6 Haziran 2010 Pazar
Kızıl Ateşin İçinde
Dinledi rüzgarla gelen fısıltıları
kızıl ateşin içinde yanarken.
Dipsiz karanlığı gördü,kuyu kadar dipsiz
sıkışıp kalmıştı orada
o aralıklı su damlacıkları
Sonsuz okyanusların ortasında kalmak ve çaresizce boğulmak.
Soğuktan kaskatı kesildi yüzündeki gülümsemeyle
susuz kaldı gözden ırak çöllerde
Akbabalar dostları,çöl fareleri günlük öğünü ve kaktüsler kadını olmuştu.
Ve dinledi tekrar rüzgarlarla gelen fısıltıları
kızıl ateşi söndürdü tanrının bile engel olamadığı yağmur.
Laneti yayılması için erkendi ve kuşaktan kuşağa sürmeliydi
adı korkuyla telaffuz edilmeliydi kuşkusuz.
Gözlerinde çaresizliğin korkusunu taşıyorlardı.
Kızıl ateşten kurtulan diri diri gömülmeliydi.
Gömdüler.
665 gün başında nöbet tuttular
toprak altında olanlardan habersiz.
666.gün geldi çattı.
1.günden bu yana karanlığın derinliklerine gömülmüştü.
bekledi acılar içinde.
sıkışıp kaldı börtü böcekle.
665 gün sonra sesi duydu.
665 gün sonra cennetin ışıkları sandığı güneş ışığına kan kustu.
Ve 655 gün sonra 666.gün gelmişti.
Öfkeli kalabalık çaresizlik ve korku içindeydi.
Güldü uzun uzun ve haykıra haykıra.
Morarmış,çürümüş bedeni ağrılar içindeydi.
Pes etmeye pek niyeti yoktu.
O şeytanın çocuğuydu ve yok edilmeliydi.
Sarp dağlara sürdüler onu ve ardından yılanlar vadisine.
Her gün ölüyor ve hava kararması ile ızdıraplı yeniden doğum gerçekleşiyordu.
Beklenmedik bir gecede gözüktü ona.
Uzun saçları,güzel yüzü ve seksi vücuduyla.
Ben senin geleceğinim diye fısıldadı.
Dişilerin dişisi diyebildi sadece.
Tüm gece dölledi onu.
Hiç bir gece o kadar uzun,hiç bir gece o kadar şehvetli gelmemişti ona.
Son nefesini verdi güneşin ilk ışıklarında
bir daha geri dönmemek üzere.
Zafer naraları atan ahali çıldırmıştı sevinçten.
köylerine dönebilirlerdi artık.
Kutlamalar,tanrıya sunulan şükranlar ve eğlenceler için yola koyuldular.
Tepenin arkasından gelen duman cehennem çekiç'i gibi inmişti kafalarına.
Geri gelmişti.
Bu defa zebanileri ile birlikte.
Yanıyordu kutsal mekanlar,kadınlar ele geçirilmiş ve tecavüz edilmeye hazırlardı.
Sonsuz acıya karşılık sonsuz işkence.
Beyaz atının üstünde heybetiyle baktı kalabalığın geldiği yöne.
Köylü şaşkındı.Panik içinde yakarıyorlardı tanrılarına.
Neredeydi o yüce yaratanları ?
Şeytan tohum saçarken dünya'ya neden ses çıkarmıyordu.
Dinledi Rüzgar ile gelen inlemeleri ve önünde diz çökmüş inanların yakarışlarını.
Fısıltıları ve dokunuşu hisseti bir kez daha.
yıllar önceki gibi.
Tanrı'ya karşı geldiği ilk günkü gibi.
Öfkesi sonsuzdu.
Kaldırdı kafasını gökyüzüne doğru ve soğuk nefesi ile lanetledi bir kez daha.
Lord magius/Haribo extreme culture aittir.
Etiketler:
Köşe yazıları