24 Aralık 2012 Pazartesi

La Papesse aka A Woman Possessed (1975)




70’li yıllar ve dönemin en çok merak uyandıran, skandal niteliğindeki mevzusu “Satanizm”. Ayinleriyle, söylemleriyle, tarikatlarıyla ve insanların kalplerinde dehşete yol açan eylemleriyle toplum üzerinde adeta şiddetli bir şok etkisi yaratmıştır bir dönem.


Devamını okuyun...>>

20 Aralık 2012 Perşembe

Madman (1982)


Amerikan Slasher filmlerinin rengarenk bir dünyası var.Ne kadar korku sinemasının bir kolu olsa da yetişkine çizgi film tadı veriyor.(Benim için böyle).Türün bir çok baş yapıt örneği olduğu gibi sıradanlıktan dökülen işleri de bolca bulunmakta.Tüm gün evde oturup,gün boyunca kafayı çekip korku filmi izlediğim günlere geri döndüğümde Slasher tarzı filmler öğle vakitlerimi süslemekteydi.İşte Madman(1982)'de bana o günlerden yadigar.

Joe Giannone'nın yazıp yönettiği Madman (1982) tam manasıyla bir toplama film.Fog(1980),Amityville Horror(1979),Friday the 13th(1980),The Burning (1981)gibi aklıma gelmeyen bir kaç yapımın daha izlerini taşıyor.Bu filmin ardından yönetmen başkada film çekmemiş tahminimce batmıştır.Her şeye rağmen eğlenceli bir film,bana kalırsa film Avrupa'da video kaset döneminde iyi iş yapmıştır.Filmde yer alan oyuncularsa gene aynı şekilde ya bu filmde oynamışlar ya da sinema dünyasınında sahne arkası görevler de yer almışlar ancak bunların arasında öyle bir isim var ki ona değinmeden geçemeyeceğim. Gaylen Ross. Romero'nun çığır açan yapımı Dawn of the Dead (1978)'de Francine adıyla boy gösteren aktris.


Her şey yetenekli çocuklar için North Sea Evlerinde düzenlenmiş olan kamp ateşi sırasında başladı...

Film bu şekilde başlıyor kamp ateşinin etrafında toplanan gençler birbirlerine korku hikayeleri anlatırken ortamdaki dayı rolündeki adamın Grimm masalı edasıyla anlatığı Deli adam Marz'ın hikayesinden sonra film başlar.Bu hikayenin anlatımı sırasında da,film içindeki cinayetlerden küçük sahneler izleriz.



Bilindiği üzere Slasher yapımlarının bir çerçevesi vardır.İlk sevişenler ölür ardından utana sıkıla sevişenler sonra da alkol ya da uyuşturucu kullananlar diye ilerler.Bu çerçeveyi Vatikan ahlakçılığı olarak adlandıra biliriz.

Ancak Madman'de tabular yıkılmaya çalışılmış.

Filmdeki üç ablamızdan hiç sevişmeyen ilk olarak ölürken, çekinerek sevişen ablamız ikinci sırayı alır. İnanmayacaksınız ama sevişen abla sona kalır ve final kızı olmaya hak kazanır.

Filmin siz Extremeharibo okurları için önemli yanı şudur ki Madman (1982)çeşitli film eleştirmenleri tarafından ne kadar yerin dibine sokulmuşsa da Mortician filmleri arasında yer almaktadır.Grubun Re-Animated Dead Flesh (2004) yılındaki albümünde bu Madman Marz adlı parçalarında bu güzel yapımdan bahsetmektedirler.


Yılın son günlerine girdiğimiz şu zaman diliminde tatilin yaklaşmasıyla birlikte tüm Slasher sevenlere önerdiğim Madman(1982) sizlere keyif dolu dakikalar yaşatacağından eminim.

Lord magius/Haribo extreme culture aittir.







Devamını okuyun...>>

17 Aralık 2012 Pazartesi

Orloff-Apparitions Among the Graveyard Skies (2012)



Amerika'nın bir çok bölgesinde metal müziğin türlü halleri uzun yıllardır boy göstermekte. Güneyli tarzlarının da tamamiyle metal müziğin içine dahil olmasıyla Louisiana bölgesinden de bir çok grup karanlık diyarlara adım attı. Orloff da bu topraklar da yeni filizlenen bir bataklık bitkisi gibi.




Albümün genelinde aynı tarzda bir yapı hakim.Çok köklü sololar var James Murphy sololarının andırmakta.Hatta zaman zaman Death'ın giriş ve geçişlerini andıran rifler mevcut.Bunu en iyi temsil eden parça ise '' Paralyzed Entities '' .

Klavye çoğu zaman Organ tarzında.Bu da o Gotik/korku edebiyatının ve sinemasının müziğe yansımasında oldukça etki yaratıyor.Özellikle '' Nine Eternities in Doom '' adlı parça Vincent Price'ın meşhur filmi The Abominable Dr. Phibes (1971)aldıkları konuşmayla da korku izleyicilerinin gönlünde taht kuracak cinsten.

Grubun kadrosu:

Waldemar De Marnac-Bas/Vokal
Coffin Fiend-Davul
Assassin-Gitar/Vokal
Alucarda Bellow-Vokal


Farklı vokal tarzları da grubun yaptığı müzikteki bir diğer öne çıkan yön.Old skoll death metal icra eden bir çok yeni çıkışlı gruba nazaran,bu tarz bir kaç farklı vokali ve bol çift kroslu kullanımıyla daha etkili bir hal almış.

1.Intro: Vampire Circus
2.Cobwebbed and Decayed
3.Crimson Deathshroud
4.House Where the Beast Dwells
5.Count Orloff Has Risen from the Grave
6.Thrall of the Death's Head
7.Nine Eternities in Doom
8.Paralyzed Entities
9.Apparitions Among the Graveyard Skies
10.The Needful Revenge of Arthur Grimsdyke
11.Chamber of Chills
12.Master of the Morbid
13.Outro: The Mummy's Tomb


Günümüz de old skoll death metali böle yozlaştırmadan farklı şekillerde ele alan gruplar olması gerçekten taktir edilecek bir durum.Özellikle de korku sinemasından beslenmesi daha gaddar işler ortaya çıkartıyor.Albümde diğer alıntı süslemeleri olan parçalar ise Master of the Morbid ve The Mummy's Tomb.1942 yapımı Lon Chaney J.'ın mumya'yı canladırdığı yapım Outro'a ismini vermiş aynı şekilde filmden bir kaç replik yer alıyor.Master of the Morbid ise unutulmaz Legend of Hell House filminden bir replik bizleri karşılıyor.

Bir süredir keyifle dinlediğim bu albüm hem korku filmi sevenlere hemde death metalin ölülerine tavsiye edebileceğim bir albüm.


Haribo Puani:I am already...DEAD !

Lord Magius/Haribo extreme culture aittir.









Devamını okuyun...>>

16 Aralık 2012 Pazar

Emanuelle IN America (1977)




Fransız sinemasının 70’li yıllarda yarattığı “Emmanuelle” karakteri ve bu karakter ile çekilen bir çok soft-erotik seri tüm dünya çapında büyük ilgi gördü. Serinin elde ettiği başarı ve popülerlik, sexplotion türünde sıra dışı ve sansasyonel filmler otaya koymuş olan usta yönetmen Joe D’Amato nun gözünden kaçmamış ve bu furyada kendi payına düşeni en iyi şekilde değerlendirmiştir. 



 “Black Emanuelle” olarak ünlenen Endonezya’lı seksi oyuncu Laura Gemser ve D’Amato nun birlikteliği seriyi bambaşka bir boyuta taşımıştır. Yönetmenin orijinal senaryoyu belirli yönlerden referans alması dışında neredeyse isim benzerliği dışında çok fazla bir ortak yan bulmak mümkün değil. Tamamiyle kendine özgü, çarpıcı ve sıra dışı bir kurguyla birbirinden keyifli birçok filme imza atmıştır. “Canibalizm” den tutun da ihtişamlı seks tarikatlarına kadar dönemin en revaçta olan kurguları bir bir bu serinin içerisinde yer almıştır. Laura Gemser’ın büyüleyici görüntüsü ve arzuları tetikleyen cümleleri bu filmleri şüphesiz daha bir izlenir kılmaktadır. 


 Genellikle cinsel özgürlük tutkunu ve özgür aşkın peşinden giden bir kadın karakteri ile karşı karşıyayızdır bu filmlerde. Her ortam ve koşulda bu tutkunun peşinden gitmekle beraber, kadının cinsel obje olarak her fırsatta en ağır biçimde tüketilmesi gerçeğiyle yüz yüze gelmekten de kaçınamaz baş karakterimiz. Ve bu konuda üstlendiği sorumluluk bilinciyle kimi zaman gazeteci kimi zaman araştırmacı ya da bir foto muhabir olarak bu durumları göz önüne sermek için olayların doğrudan içerisinde yer almayı hedefler. Ondan sonrası malum; başlasın macera, sex partileri, uyuşturucu, yamyam kabileler, sapkın zenginler, ihtişamlı malikanelerinde haremler kurmuş baronlar vs.


 Aynı zamanda bu seri bir turizm rehberi havasındadır. Amerika’dan uzak doğuya kadar pek çok ülkede çekimler yapılarak uluslararası bir içerik kazandırılmıştır filmlere. 1972 yapımı Emanuelle In America D’Amato nun serideki ikinci filmidir. Arkasından gelen Emanuella Around The World filmi ile ortak bir kurguya sahip bu filmde, Laura Gemser (Emanuella) her türlü tehlikeye cesurca atılan ve özgüveni son derece yüksek, kadın istismarına dair bütün gerçekleri tüm çıplaklığı ile ortaya sermeyi kafasına koymuş bir foto muhabir/serbest gazeteci olarak karşımızdadır. New York’ ta başlayan hikayemiz Emanuella’nın, Eric Van Darren (Lars Bloch) isimli baronun malikanesinde kurduğu harem benzeri, her türlü cinsel arzunun tatminini amaçlayan ve bu anlamda sınırları zorlayan ortama dahil olmasıyla sıkı bir başlangıç yapar.


 Malikaneye seçilen kadınların her birinin ayrı bir burçtan olması ve havuz başındayken üzerlerinde kendi burçlarını simgeleyen amblemlerin yer aldığı tangalarla ortalıkta gezinmeleri türünden bir çok fanteziyle karşılaşmak mümkün bu sahnelerde. Özellikle baronun bir akşam tüm ahaliyi toplayıp çiftlikteki ahıra götürdüğü sahne izleyenleri hayrete düşürecek cinsten. Burada baron, kızlarından birisinin ahırın içindeki bir atın karşısında çırılçıplak bir şekilde ve şehvetli inlemeleriyle hayvanı azdırmasını konuklarına izlettirir. Emanuelle, işine yarayacak görüntüleri kolyesinin içinde yer alan minyatür fotoğraf makinesi ile çektikten sonra burada daha fazla yapacak bir şeyi kalmadığından kaçarak orayı terk eder. Tabi bu arada da ortamdaki her türlü zevkin tadını çıkarmayı da ihmal etmez.


 Kaçarken evde tanıştığı bir adamın arabasına saklanan seksi muhabirimiz, bu şahsın Mount Elba dükü olduğunu öğrenir. Gerçek bir dük olmasını hayretle karşılayan Emanuelle, yeni bir maceraya atılmanın heyecanıyla, adamın davetini memnuniyetle kabul eder. Tam anlamıyla aristokrat bir karakter olan Dük Alfredo Elvize (Gabriele Tinti), misafirini güzel karısına takdim eder ve evliliğin güzellikleri hakkında Emanuelle’ya kısa bir nasihatte bulunarak, en kısa zamanda kendisinin de bunu denemesi gerektiğini söylerler. Fakat evliliğin özgür aşkı öldürmek demek olduğunu dile getiren oyuncumuz, bu konudaki net tavrını ortaya koyar ve evlilik hakkında ki tereddütlerinin boşa olmadığı kısa sürede bir kez daha kanıtlanır. Alfredo ve karısı cinsel tatmin konusunda bir hayli sıkıntı içindedirler. Evliliğin getirmiş olduğu cinsel monotonluk sorununu gayet iyi bilen Emanuelle, bu duruma hiç şaşırmaz ve çiftin bu konudaki sıkıntılarını, olaya direk dahil olarak çözer. Bu anlamda filmdeki Emanuelle karakteri, adeta cinsellik konusunda eğitici/öğretici bir misyona sahiptir.



 Dük ve karısının malikanelerinde vermiş oldukları davette Emanuelle, bu kez de burjuva kesimin arsız ve çılgınca seks partilerine şahit olur. Bu davette öğrendiği,ahlaksız zengin kadınların her türlü fantezilerini icra edebilecekleri bir tatil köyünden haberdar olur ve hemen yola çıkar. Burada parayı bastıranın zevkine göre istediği tarzda erkeği satın alabildiğini gören Emanuelle fırsattan istifade, yapacağı haber için bolca malzeme toplar. Bu sefer de erkeğin cinsel bir obje olarak tüketimine şahit olan seksi yıldız, cinsel istismarda erkeğin de en az kadınlar kadar bu işte kurban olarak seçilebileceğini görür. Pansiyondaki odaları tek tek dolaşıp, kapı aralıklarından resimler çekerken, bir odada gördüğü olay kendisini dehşete düşürür. Burada müşteri olan kadın seçtiği adamla sevişirken videoda son derece şiddet içerikli hardcore seks sahnelerini izleyerek tatmine ulaşmaktadır. Bu duruma bir hayli öfkelenir muhabirimiz. 


 Yaşadığı tüm bu maceralardan sonra, artık mevzunun tam anlamıyla kökenine gitmek ister ve tanıştığı bir senatör ile yaşadıkları, izleyenlere mevzunun derin devlet işi olduğunu düşündürtür insana. Senatör, Emanuelle’nın kendisinden talep ettiği hardcore seks görüntülerini anında izlettirir ona. Ve bu görüntülerde askerlerin, ele geçirdikleri kadın esirlere her türlü işkence yöntemiyle tecavüz ettikleri görülmektedir. Senatör, kendisine gördüklerini çıplak gözle izleyebilme olanağını talep eder ve içkisine koyduğu L.C.D. ile onu muazzam bir yolculuğa çıkarır. Bu sahnelerde özellikle Vietnam Savaşı döneminde askerler üzerinde yapılan L.C.D. denemelerine güzel bir gönderme vardır.

 Emanuella In America, hem kurgu çeşitliliği hem de dozu her saniye yüksekte olan macera dolu atmosferiyle, seyir zevkimizi doyuma ulaştıran bir yapım. Her daim, sexplotion türünün takipçilerinin baş yapıtlarından biri olmayı sürdürecektir diye düşünüyorum. Kısa bir süre önce hayata gözlerini uman efsanevi Emmanuella serisinin muhteşem oyuncusu Sylvia Kristell’ide saygıyla anmadan geçmek istemiyorum. O güzel bedeninin huzurla uyuması dileğiyle…

Weasel/Haribo extreme culture aittir.





Devamını okuyun...>>

14 Aralık 2012 Cuma

La llamada del vampiro aka Curse of the Vampyr (1972)





İspanyol korku sineması Avrupa korku filmlerinin tüm karakteristik özelliklerini taşımakta.Belirli isimlerin dışında diğerleri İtalyan,İngiliz ve Fransız yapımlarının en belirgin özelliklerini kendi yapımlarında bir araya getirmişler.

La llamada del vampiro (1972)yukarıda bahsettiğim tarzda bir yapım.Gerilim,suç ve korku tarzında bir çok filme imza atan José María Elorrieta yönetmen koltuğunda oturmakta.



Aynı zamanda yapımın senaryosu da yönetmene ait. Elottieta ismi bir çok B-movie ve korku filmi izleyicisine yabancı gelmemektedir. Jose Maria'nın oğlu ve torunu da bu sektör de çeşitli işler yapmışlardır.

Filmin en belirgin özelliği ise; o dönem ki İspanyol korku filmlerinde ne kadar yan rol de yer alan seksi kadın varsa bu filmde bir araya geldiklerini görüyoruz.Bu acıdan film bana biraz olsun Hammer yapımın unutulmazlarından The Vampire Lover (1970),Twin of Evil (1971) ve Lust for a Vampire (1972) andırmakta.O dönemler de ki bütün vampir filmlerinin en başlıca özelliği ise kadın vampirlerin çekicilikleriyle ön plana çıkmaları.Bunun en büyük avantajıysa defalarca kez işlenen vampir temasının daha cazip bir hale getirmesini sağlamak.Aynı şekilde Jesus Franco'nun baş yapıtlarından biri olan Vampyros Lesbos (1971)'da bu türün en bilindik örneklerinden biri.

Konu olarak Klasik gotik korku ögeleriyle süslü olan filmin asıl mevzusu dönemine uygun olarak çıplaklık .Saykodelik Rock gruplarının ve dünya da ki uyuşturucu kullanımının tavan yaptığı tarihler olduğunu ele alırsak bu tarz yapımlar seyrine doyumu olmayan filmlerdir.

Film bütünüyle olması gereken gibi ilerliyor gayet usturuplu hatta bazı sahneleri bu kadar düşük bir bütçeli bir yapım için oldukça kaliteli.Bütün mevzu filmin giriş ve kapanış sahnesinde.Ne yazık ki son 10 dakikasını 2'şer 3'er dakikalar olarak filmin içine serpiştirilmiş olsaydı kademeli bir meraka neden olabilirdi ancak, bir anda sonlanması Avrupa korku sinemasında alışık olduğumuz bir durum.


Son olarak ise tam bir usturuplu pornografik kanalın gündüz kuşağında yayınlayacağı cinsten bir yapım olan La llamada del vampiro aka Curse of the Vampyr (1972),kadın vampirlerin şatafatlı zamanlarında yer almış olan tam meraklısına hitap eden bir yapım.

Lord magius/Haribo extreme culture aittir.




Devamını okuyun...>>
Related Posts with Thumbnails