16 Aralık 2012 Pazar

Emanuelle IN America (1977)




Fransız sinemasının 70’li yıllarda yarattığı “Emmanuelle” karakteri ve bu karakter ile çekilen bir çok soft-erotik seri tüm dünya çapında büyük ilgi gördü. Serinin elde ettiği başarı ve popülerlik, sexplotion türünde sıra dışı ve sansasyonel filmler otaya koymuş olan usta yönetmen Joe D’Amato nun gözünden kaçmamış ve bu furyada kendi payına düşeni en iyi şekilde değerlendirmiştir. 



 “Black Emanuelle” olarak ünlenen Endonezya’lı seksi oyuncu Laura Gemser ve D’Amato nun birlikteliği seriyi bambaşka bir boyuta taşımıştır. Yönetmenin orijinal senaryoyu belirli yönlerden referans alması dışında neredeyse isim benzerliği dışında çok fazla bir ortak yan bulmak mümkün değil. Tamamiyle kendine özgü, çarpıcı ve sıra dışı bir kurguyla birbirinden keyifli birçok filme imza atmıştır. “Canibalizm” den tutun da ihtişamlı seks tarikatlarına kadar dönemin en revaçta olan kurguları bir bir bu serinin içerisinde yer almıştır. Laura Gemser’ın büyüleyici görüntüsü ve arzuları tetikleyen cümleleri bu filmleri şüphesiz daha bir izlenir kılmaktadır. 


 Genellikle cinsel özgürlük tutkunu ve özgür aşkın peşinden giden bir kadın karakteri ile karşı karşıyayızdır bu filmlerde. Her ortam ve koşulda bu tutkunun peşinden gitmekle beraber, kadının cinsel obje olarak her fırsatta en ağır biçimde tüketilmesi gerçeğiyle yüz yüze gelmekten de kaçınamaz baş karakterimiz. Ve bu konuda üstlendiği sorumluluk bilinciyle kimi zaman gazeteci kimi zaman araştırmacı ya da bir foto muhabir olarak bu durumları göz önüne sermek için olayların doğrudan içerisinde yer almayı hedefler. Ondan sonrası malum; başlasın macera, sex partileri, uyuşturucu, yamyam kabileler, sapkın zenginler, ihtişamlı malikanelerinde haremler kurmuş baronlar vs.


 Aynı zamanda bu seri bir turizm rehberi havasındadır. Amerika’dan uzak doğuya kadar pek çok ülkede çekimler yapılarak uluslararası bir içerik kazandırılmıştır filmlere. 1972 yapımı Emanuelle In America D’Amato nun serideki ikinci filmidir. Arkasından gelen Emanuella Around The World filmi ile ortak bir kurguya sahip bu filmde, Laura Gemser (Emanuella) her türlü tehlikeye cesurca atılan ve özgüveni son derece yüksek, kadın istismarına dair bütün gerçekleri tüm çıplaklığı ile ortaya sermeyi kafasına koymuş bir foto muhabir/serbest gazeteci olarak karşımızdadır. New York’ ta başlayan hikayemiz Emanuella’nın, Eric Van Darren (Lars Bloch) isimli baronun malikanesinde kurduğu harem benzeri, her türlü cinsel arzunun tatminini amaçlayan ve bu anlamda sınırları zorlayan ortama dahil olmasıyla sıkı bir başlangıç yapar.


 Malikaneye seçilen kadınların her birinin ayrı bir burçtan olması ve havuz başındayken üzerlerinde kendi burçlarını simgeleyen amblemlerin yer aldığı tangalarla ortalıkta gezinmeleri türünden bir çok fanteziyle karşılaşmak mümkün bu sahnelerde. Özellikle baronun bir akşam tüm ahaliyi toplayıp çiftlikteki ahıra götürdüğü sahne izleyenleri hayrete düşürecek cinsten. Burada baron, kızlarından birisinin ahırın içindeki bir atın karşısında çırılçıplak bir şekilde ve şehvetli inlemeleriyle hayvanı azdırmasını konuklarına izlettirir. Emanuelle, işine yarayacak görüntüleri kolyesinin içinde yer alan minyatür fotoğraf makinesi ile çektikten sonra burada daha fazla yapacak bir şeyi kalmadığından kaçarak orayı terk eder. Tabi bu arada da ortamdaki her türlü zevkin tadını çıkarmayı da ihmal etmez.


 Kaçarken evde tanıştığı bir adamın arabasına saklanan seksi muhabirimiz, bu şahsın Mount Elba dükü olduğunu öğrenir. Gerçek bir dük olmasını hayretle karşılayan Emanuelle, yeni bir maceraya atılmanın heyecanıyla, adamın davetini memnuniyetle kabul eder. Tam anlamıyla aristokrat bir karakter olan Dük Alfredo Elvize (Gabriele Tinti), misafirini güzel karısına takdim eder ve evliliğin güzellikleri hakkında Emanuelle’ya kısa bir nasihatte bulunarak, en kısa zamanda kendisinin de bunu denemesi gerektiğini söylerler. Fakat evliliğin özgür aşkı öldürmek demek olduğunu dile getiren oyuncumuz, bu konudaki net tavrını ortaya koyar ve evlilik hakkında ki tereddütlerinin boşa olmadığı kısa sürede bir kez daha kanıtlanır. Alfredo ve karısı cinsel tatmin konusunda bir hayli sıkıntı içindedirler. Evliliğin getirmiş olduğu cinsel monotonluk sorununu gayet iyi bilen Emanuelle, bu duruma hiç şaşırmaz ve çiftin bu konudaki sıkıntılarını, olaya direk dahil olarak çözer. Bu anlamda filmdeki Emanuelle karakteri, adeta cinsellik konusunda eğitici/öğretici bir misyona sahiptir.



 Dük ve karısının malikanelerinde vermiş oldukları davette Emanuelle, bu kez de burjuva kesimin arsız ve çılgınca seks partilerine şahit olur. Bu davette öğrendiği,ahlaksız zengin kadınların her türlü fantezilerini icra edebilecekleri bir tatil köyünden haberdar olur ve hemen yola çıkar. Burada parayı bastıranın zevkine göre istediği tarzda erkeği satın alabildiğini gören Emanuelle fırsattan istifade, yapacağı haber için bolca malzeme toplar. Bu sefer de erkeğin cinsel bir obje olarak tüketimine şahit olan seksi yıldız, cinsel istismarda erkeğin de en az kadınlar kadar bu işte kurban olarak seçilebileceğini görür. Pansiyondaki odaları tek tek dolaşıp, kapı aralıklarından resimler çekerken, bir odada gördüğü olay kendisini dehşete düşürür. Burada müşteri olan kadın seçtiği adamla sevişirken videoda son derece şiddet içerikli hardcore seks sahnelerini izleyerek tatmine ulaşmaktadır. Bu duruma bir hayli öfkelenir muhabirimiz. 


 Yaşadığı tüm bu maceralardan sonra, artık mevzunun tam anlamıyla kökenine gitmek ister ve tanıştığı bir senatör ile yaşadıkları, izleyenlere mevzunun derin devlet işi olduğunu düşündürtür insana. Senatör, Emanuelle’nın kendisinden talep ettiği hardcore seks görüntülerini anında izlettirir ona. Ve bu görüntülerde askerlerin, ele geçirdikleri kadın esirlere her türlü işkence yöntemiyle tecavüz ettikleri görülmektedir. Senatör, kendisine gördüklerini çıplak gözle izleyebilme olanağını talep eder ve içkisine koyduğu L.C.D. ile onu muazzam bir yolculuğa çıkarır. Bu sahnelerde özellikle Vietnam Savaşı döneminde askerler üzerinde yapılan L.C.D. denemelerine güzel bir gönderme vardır.

 Emanuella In America, hem kurgu çeşitliliği hem de dozu her saniye yüksekte olan macera dolu atmosferiyle, seyir zevkimizi doyuma ulaştıran bir yapım. Her daim, sexplotion türünün takipçilerinin baş yapıtlarından biri olmayı sürdürecektir diye düşünüyorum. Kısa bir süre önce hayata gözlerini uman efsanevi Emmanuella serisinin muhteşem oyuncusu Sylvia Kristell’ide saygıyla anmadan geçmek istemiyorum. O güzel bedeninin huzurla uyuması dileğiyle…

Weasel/Haribo extreme culture aittir.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts with Thumbnails