Kapıların açılıp,
Batı'nın parlak kırmızı kutulu içeceğinin sofralarda görünmeye başlaması aynı
zamanda; "ekonomik mucize" diye tabir edilen yirmi yılın
başlamasıydı. 1950'lerden sonraki bu dönem Japon günlük hayatında tüketim
malzemelerindeki artış, rock'n'roll, motosiklet, sinema ve boş vakitlerin çoğalmasına
delaletti. Bu değişim, beraberinde eski/geleneksel ile yeni/modern olanın
çarpışmasını yarattı. Ama bozulan, yıkılan her şey günün sonunda doğal akışa
karışacak ya da terbiye edilecekti. Günlük hayatta Amerikan aleyhtarları bunu
tamamen gerçekleştiremeseler de, toplum terbiye teşebbüsleri; yükselişteki
cinsel istismar sineması ile birlikte bütün fantezi ve sapkınlığıyla beyaz
perdeye yansıyacaktı.
Pinku (pembe) filmlerin
ünlü yönetmenlerinden Shôgorô Nishimura, Dan Oniroku:Nawa-geshô (1978) aka.
Rope Cosmetology'de bu ehlileştirme teşebbüslerini seçebileceği en sert üslupla
ve sapkınlıkla anlatmayı başarmıştır. Aralarında cinsel isteksizlik ve
iletişimsiz problemi olan çift, filmin başında gerek yaşam tarzları, gerek
aralarındaki diyaloglarla tamamen Batılı bir aile modeli çizmektedir. Japon
günlük hayatında önemli bir yer teşkil eden geleneksel yemek kültürü, çiftin
çatal-bıçak kullanması ve Batılı tarzda yemekler tüketmesiyle tamamen terk
edilmiştir. Akşam yemeği sekansları renksiz, neşesiz ve ruhsuz geçmektedir.
Kadının yani Kanako'nun eski bir kadın arkadaşıyla
karşılaşması her şeyin başlangıcı niteliğindedir. Karşılaştığı arkadaşı, bir
ressamla evlendikten sonra onun Kinbaku konulu tabloları için modellik
yapmaktadır. Kinbaku, Japonca "sıkı bağlamak" anlamına gelen, vucudu
ipek halatlarla bağlama tekniğidir. Bu teknik sık sık bir fetiş unsuru olarak
roman ve sinemada kendine yer bulmuştur. Kinbaku ressamının sergisine giden
Kanako, gördüklerinden oldukça etkilenmiştir. Ve içindeki arzulara kulak
vererek bunun nasıl bir his olduğunu arkadaşıyla konuşmaya başlar. Arkadaşının
davetiyle ressam ile tanışmaya giden Kanako'yu, bu buluşmada bekleyen başka
sürprizler de vardır. Ressam, kadını farklı pozisyonlarda bağladıktan sonra
boynuna bir tasma takıp ona bir köpek olmasını söyler, kadın da aynen bir
köpekmiş gibi eşinin isteklerine itaat eder. Bu olay Kanako'nun kafasında,
kendi ilişkisindeki çıkmazın anahtarı niteliğindedir ki akşam eve gittiğinde
eşine havlaması; çiftin o gece seks yapmaları için yeterli olacaktır.
Geleneksel Japon aile hayatına göre kadının, eşinin isteklerine itaat etmesi ve
ona koşulsuz bağlı olması hoş görülmektedir.
Daha sonra ressamın atölyesine eşiyle birlikte giderler
ve ressamın yönlendirmeleriyle birlikte sapkın şölen ikiye katlanır. Kanako,
boynuna tasma takılarak terbiye edilmeye, köpekmiş gibi davranılmaya başlanır.
Ressam, Kanako'nun eşine nasıl bir köpek sahibi olunması gerektiğini öğretir.
Bu terbiye yöntemleri o kadar serttir ki, rahatsız edici unsurlar kullanmaktan
kaçınılmamıştır. Bunlardan biri; Kanako'nun gerçekten bir köpekmişçesine başka
bir köpekle çiftleştirildiği ve eşine izlettirildiği sahnedir. Ehlileştirilme
sürecinin tamamlanması, herkesin rollerini bildiği bir grup seks sahnesiyle
taçlandırılmıştır. Ehlileşen ailenin bundan sonraki günlük hayatı, geleneksel
tarzda donatılmış bir sofrada chopstick kullanarak, şen şakrak muhabbetlerle
bezenmiş bir akşam yemeği sahnesiyle gösterilmiştir. Miso çorbası, pilav ve
yemek çubuklarına dönüş, geçmişten gelenin kırbacıyla mümkün olabilmiştir.
Filmde terbiye gerektiren aile yapısı ve birey algısı, sado
mazoşizm ile terbiye edilmiştir. Kullanılan bu dil, geleneksel Japonya'da bir
çok duyguyu ve düşünceyi aktarma yolu olarak sık sık kullanılırdı. Birine acı
çektirmek, köle-efendi ilişkisi; bireyin toplumda kendini var etme
yöntemlerinden biri olabilir. "Acı" bir çok kültürde sonunda nihai huzurun
olacağına inanılan bir yolculuktur. Kor ateşin üzerinde yürümek, dağın tepesinde
kendini aç ve susuz bırakmak, acı çekenin yarattığı kültür sembolüne bakarak
kendini kırbaçlamak veya bağlanarak karşındakinin emirlerini yerine getirmek bu
yolculuğun sürmesini planladığı yollardan biridir. Mazoşizmde tutsaklık ve zevk
uyumu, en başta belirlenen oyunun kuralıdır. Bu köle-efendi ilişkisindeki asıl
iktidar; bütün arzuları ve tutkularıyla efendi olanın karşısında kendini var
etmeye çalışan kölenin kendisidir. Bu yüzden ehlileştirilen ve köpek olan,
tasmayı taşıyandan başkası değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder