30 Mayıs 2009 Cumartesi

Afgrund - Vid Helvetets Grindar



Nasumsuz üç acı dolu sene ardından bir nebze olsun yüreklerimize su serpen Afgrund, yeni albümleri ''Vid Helvetetes Grindar'' ile biz haribocuları coştururken,öte yandan burukta bırakmadı değil hani.

Stokholm ve helsinki civarlarında mesken eden bu saf kan kuduruk köpekler,Miezkonun açtığı yolda Andersin gösterdiği hedefte gayet emin adımlarla yürümekteler.İkinci albümleri olan Vid Helvetetes Grindar 19 mayıs'ta raflara yolladılar.Biz de bu topraklarda bu işlere biz bakarız dedik,havada kaptık albümü.


Sürü;

Andreas Baier -Gitar/Vokal
Panu Posti - Davul
Enrico Marchiori - Bass

On beş dakikalık kaydı dinlemeye başladığımız ilk andan itibaren kaçınılmaz bir hardcore rüzğarı yüzümüze çarptı.Özellikle vokal ve aradaki gitar ritimleri bariz bir vaziyette ortaya seriyor.Davulda geri kalmamış ayak uydurmuş.İlk turu döndürdükten sonra kendimce şu kanıya vardım.Kesin manita şekli yaptılar böle bir evcilleşme durumu oldu;dolayısıyla da böle bir iş çıkardılar.Oldukça eğlenceli ancak öfke ve çiğ saldırganlık yok denecek kadar az.Kabul ediyorum belki biraz acımasız davranıyorum;fakat grind olcukça acımasız bir müzik.


Sıralama:

1.A Future Europe in Flames
2.Noone Give a Fuck Anymore
3.A Burning Cross on Your Perfect Lawn
4.Forbrukningsartikel
5.Inevitable Environmental Collapse
6.Klinisk Digital Kyla
7.T(h)rash Vortex
8.Borja Fran Noll
9.The Empire
10.Kuken som Vapen
11.The Great Cover-up Apocalypse
12.Maskin-Manniska
13.Karnvapenbestyckad
14.Death Lovers
15.Loneslavar sla tillbaka



Albüm kapağını beğendim.Aylar önce kapak yayınlandığı zaman aha demiştim işte geliyor demiştim.Oldukça siyasi bir kapak.Bir diğer dikkatimi çeken olay ise;ingilizce sözlü parçalar oldu.Bundan önce kendi dillerinde icra etmekteydiler.Tabi bu albümde de ana dillerin de parçalar yer almakta Loneslavar sla tillbaka,kuken som vapen,Karnvapenbestyckad bunlardan bazıları.Tek tek değinilecek kadar özel parçalar yok.Hardcore/punk/crust severlerin kaçırmaması gereken bir albüm ancak balyoz gibi bir grind albümü beklemeyin.



Lord magius/Haribo extreme culture aittir.

Devamını okuyun...>>

Gariplikler



Alış-veriş için dışarı çıktım. Pek hoş olmayan bir şey hissetim. Yakınlardaki bakkal kapıları zincirle kilitlemiş elinde satırla tezgahın arkasında bekliyordu.Kapıyı yumrukladım.

Heyecanla kapıya doğru yöneldi ve ''Bas git bire deyyus''diye haykırdı.Satırının parlaklığı lazer edasıyla gözüme dokundu.Ne saçmalıyor bu çılgın diye bir an düşündüm.Çok geçmeden kapıya yaklaştı ve üstümü çıkarmamı yoksa bana saldıracağını söyledi.Şaşkına dönmüştüm.İstediğim sadece bir paket sigara ve altılık bira idi.Buna karşılık ''Lavuk musun ulan ?!? Adamı hasta etmede aç şu kapını'' diye seslendim.Zıvanadan çıkan manyak herif telefona sarılıp bir numara çevirdi. Kısa bir numaraya benziyordu. Tahminimce ''rançerleri'' davet ediyordu.Olan bitine bir anlam veremedim ve oradan hemen uzaklaştım. Kısa bir süre sonra cep telefonum çaldı. Açtığım gibi kapandı.Gizli bir numaraydı.Pek umursamadım.Tam tabanları yağlayacaktım ki rançer otosu yolumu kesti.Ellerimi yukarı kaldırmamı ve hareketsiz kalmamı emrettiler.Normal kıyafetler yerine gaz maskeleri ve çelik kuvvet üniformaları giyiyorlardı.

İki polisten uzun boylu olan yanındakine dönerek koru beni dedi. Arkamdan hızlıca bir hamle ile yere yatırıp kelepçeledi.Silahlarını bana doğru çevirip;bana zarar vermeyeceklerini,sakin olmamı ve sorulara cevap vermemi istediler.Şaşkındım.Kabul ettim.İlk soru yıldırım hızıyla geldi.

-Isırıldın mı?

Anlam vermedim.Evet daha önce sevgilim tarafından defalarca ısırılmıştım;ancak bu panik yaratacak bir durum değildi.Ateşli ve arzulu bir ısırıktan ne olacaktı ki.

Kısa boylu olan endişe ile soruyu tekrarladı:

-Isırıldın mı? Cevap ver! .Beyin fonksiyonları ölüyor sanırım dedi arkadaşına.

-Isırılmadım dedim.

Hemen İkinci soruyu yapıştırdı

-İçinde bulunduğumuz haftada kaç kere dışarı çıktın ?

Neydi bu ama şimdi? Büyük patron zaten bizleri gözetliyor.Yediğimiz her boku biliyor.Bu herifler neden bana bunları soruyordu ki?

-15 belki de 20 günden beri evimden dışarı çıkmadığımı söyledim.

Adamlar birerlerine göz ucu ile bakıp tekrar bana doğru yöneldiler.Yüz puan değerindeki üçüncü soruyu sabırsızlıkla bekliyordum.Kısa bir sessizlikten sonra evimin nerede olduğunu sordular.Bozuntuya vermeden iki adımlık yol dedim.Kelepçeyi çözüp kendime dikkat etmemi dilediler.Gazladıklarında arkalarından bakıp ortadan kaybolmalarını bekledim.

Rançerlerin ardından sadece tekerlek izleri kaldığında ise koşarak iki sokak aşağıdaki bakkala yöneldim.Koşarken gözüme iki çöp kutusu arasında sırt üstü yerde yatan bir adam gözüme çarptı.Durmadan yoluma devam ettim.Bu sefer ki bakkal sorun çıkartmadı;ancak oldukça garip davrandığı kesindi.

Dönüş yoluna koyulduğumda ise;adamın yerden kalkmaya çalıştığını gördüm.Evsiz bir ayyaş olduğunu düşünerek durmadım.Kısa bir süre ardından eve vardım.Biramı açtım ve sigaramı tüttürmeye koyuldum.Garipliklerle dolu bir gündü.Lanet ettim tüm saçmalıklara.Uzun süreden beri izlemediğim televizyonu açtım.Haberler vardı.Uğur Dündar bir tip grip virüsünden bahsediyordu.

........ HIV5(+,-)

Lord magius/Haribo extreme culture aittir.

Devamını okuyun...>>

Charles Bukowski : ÖLÜLER BÖYLE SEVER


Beni tanıyan herkesin size söyleyeceği gibi, makbul biri değilim. Kötü adamı sevdim hep, kanunsuzu, hergeleyi. İyi işleri olan sinek kaydı traşlı, kravatlı tiplerden hoşlanmam.
Ümitsiz adamları severim, dişleri kırık, usları kırık, yolları kırık adamları. İlgimi çekerler. Küçük sürpriz ve patlamalarla doludurlar. Adi kadınlardan da hoşlanırım; çorapları sarkmış, makyajları akmış, sarhoş ve küfürbaz kadınlardan.
Azizlerden çok sapkınlar ilgilendiriyor beni. Serserilerin yanında rahatımdır, çünkü ben de serseriyim. Kanun sevmem, ahlak sevmem, din sevmem, kural sevmem. Toplumun beni şekillendirmesinden hoşlanmam.


Devamını okuyun...>>

29 Mayıs 2009 Cuma

Dead frontier



Jagged Blade Games tarafından yapılan Dead Frontier; Online oynana bilen muhteşem bir zombi oyunu.

Singel ve multiplayer seçenekleri ile oldukça sürükleyici ve ürkünç bir oyun.Son yıllardaki kolay tüketile bilen,basit ve gerçekçilikte sınır tanımayan oyunların boku çıkarken;Böyle old skoll ve basit oynanabilirliği olan bir zombi oyunu çok hoşuma gitti.(Bazılarının hoşuna da kaçabilir tabi.)

Meslek seçimleri ve seçilen mesleğe göre yetenekler aynı zamanda alınan tecrübe puanları ile yetenek geliştirebilme özellikleri oyunu daha sürükleyici bir hale getirmiş.

Zombicilerin kaçırmaması gereken keyifli bu oyna BURDAN üye olup;derhal ava başlıya bilirsiniz.



Devamını okuyun...>>

27 Mayıs 2009 Çarşamba

Attack of the 50 feet Woman (1958)


1950'lı yıllarda uzaylılar A.B.D halkı için büyük bir tehlikeydi.Sovyetler biriliği ile yaşanan soğuk savaşı bir nebze olsun unutturmak için uzaylıları ortaya atan A.B.D'ye en büyük katkı tabi ki de film yapımcılarından geldi.

Bu kült filmlerin konuları ve yapımları hemen hemen birbirlerine olduça benzerlik gösteriyor.Tabi ki aralarında çok özel olanları da var.İşte o özel olanlarından biri de Attack of the 50 feet Woman.

''Amortisi ne birader ?'' derseniz;şöyle ki bu tarz filmler arasında ilk feminst yaklaşımda bulunan yapıt.Ardından gelen Queen of Outer Space ve Behemonth the Sea Monster kadının gücü adı altında göze batan filmlerdir.


Zamanın en iyi bilim-kurgu yönetmenlerinden olan Nathan Juran tarafından yönetilen filmde Dev kadın rolunu Allison Hayes canlandırıyor.

Gelelim bu 65 dakikalık sıradışı filmin konusuna:

Kasabanın zengin hanımefendisi Nacy Archer'ın başı beladadır.Kocası Harry,bayan Archer'ı Honey adında bir bar sürtüğü ile aldatmaktadır.Bayan Archer bir gece baskına giderken ıssız otobanda bir uçandaire ile karşılaşır.Uçan dairenin içinden bir dev çıkar.Bayan Archer çaresiz kalır.Dev,onu yakalayarak kaçırmayı denese de başaramaz.


Nacy büyük bir şok geçirmektedir.Yaşadıklarını kocasına anlatığında ise pek hoş bir tepki ile karşılaşmaz.Ertesi gün eve gelen psikolog kadının delirdiğini düşünerek çeşit çeşit ilaç yazar.Ağır uyku hali yaratan ilaçlar en çok çapkın harry'nın işine yarar.Fırsatları değerlendiran hain koca her gece honey ile o işlere bakar.


Bir gece ansızın uykusundan uyanan Nacy,Harry'nin evde olmadığı görünce çılgına döner.Bara gidip adamı alır ve otobanın yoluna koyulurlar.Uzun bir arama sonucu o uçan daire tekrar gözükür.Tırsak harry bir-iki el ateş eder ve işe yaramadığını gördüğünde topukları yağlar.Kadıncağız tekrar dev ile başbaşa kalmıştır.


Nacy olayın ardından baygınlık geçirir.Bir süre sonra uyandığında ortalarda kimseler yoktur.Ne uçan daire,ne de Dev.Nacy,bihitap vaziyete kasabanın yolunu tutar.Eve vardığında uşak hemen doktoru arar.Bu sefer eve Dr.Isacc ve Heinrich vasıl olurlar.Bu iki atom profesörü kadını karantinaya alırlar.Tabi ki ilaçlar ve uranyum örnekleri o zamanın bir numaralı absürtlükler firması ACME'den sipariş edilir.


Nacy ergen bir kız misali gün ve gün şişmektedir.Harry fırsatan istifade,Honey ile kaçmanın yollarını aramaktadır;ancak kasabanın şerifi olaya el koymuştur.Günler böyle akıp giderken bir gün aniden Nacynin önce bacakları ardından da kolları uzar ve 50 feet uzunluğunda bir dev anasına dönüşür.Harry olaydan habersiz gene aynı barda Honey ile fingirdeşirken,Dev Nacynin adımları ile yer salanır.Kadın öfke ile barın çatısını kaldırır.İlk önce kaşar Honey'i öldürür ardındanda hain adam Harry'nin peşine düşer....


Modern çağımızın abartılı,acayip filmlerine oranla daha cana yakın olan Attack of the 50 feet Women pazar sabahı skor sonrası kahvaltı esnasına ideal bir yapıt.

Lord magius/Haribo extreme culture aittir.


Devamını okuyun...>>

19 Mayıs 2009 Salı

Demonical - Hellsworn


İsvec in tüm dünyaya kazandırdığı pek cok sıkı ve 2 albümle bile istikbal vaad ettiğini kamçılarcasına şarkıları ile benliklere kazıyan DEMONICAL yepyeni cok balyoz ama bi o kadar da junior DISMEMBER vorship bir albümle tekrar sahnelere döndü.

Evet, 07 çıkışlı Servants of the Unlight da da Dismember, ATG, GRAVE karışımı ve ruhlu alt yapı üstüne zıpkınlama kazımalar serpiştirilmişti de bu kez herşeyden evvel genel sound dan dolayı tadı kaçmış.

Albümdeki kazımacıların görev ve pozisyonları:

Sverker "Widda" Widgren - Vokal
Johan Jansson - Guitar,Vokal
Martin Schulman - Bass
Ronnie Bergerståhl - Davul

Cyclone Empire etiketli albümdeki şarklılar ise,

1.Baptized In Fire
2.World Serpent
3.Infernal Void
4.Bloodridden
5.Götter Des Nordens
6.Children Of Sin
7.Death Metal Darkness
8.Bow To The Monolith
9.Hellsworn

Açılıştaki Baptized de klas şarkı ama asıl vurucu ve kolpa makatına takıntılı şarkı nazarımda World Serpent adlı çalışma.
Cok zekice düsünülmüs senkoplarla süslü cok kıvamında saldırganlığı hissettiren enfes bi iş belkide kariyerlerindeki ender malzemelerden.

İç karartıcı başlangıc bir nevi de kasırga habercisi Bloodridden adlı şarkının ilk saniyelerdir. Cenazeyi toprağa verdiren kasvet hep doom vs türevlerdeki ses öbeklerinde olur zannedilir halbuki bu tip gruplara da ara sıra göz atmak lazım..
Akabinde şarkı mermi gibi patlağında bu kuzey Avrupa nın soğunu anımsatmaya yetiyor zaten ..

Indecent and Obscene in ortalığı kasıp kavurduğu death metal kovalayanları hayalarından sıktığı döneme bir gönderme de Children Of Sin adlı şarkıda mevcut.
Adamlar kim bilir kac gece kabus gördüler DISMEMBER in ezici riffleri eşliğinde ki seneler sonra gün yüzüne cıkmış korkuları.

Death Metal Darkness tam bir doggy parçası. Rahim sökmek raddesine getirebilecek bir basit ama etkili davul üstüne kurulu safkan İsvec dm klasiği diyebiliriz. Adamlar paso gecmişi deşip bunu kan ve fevrilikle bulamanın eğitimini de almış kanımca.

Albüme de adını veren HELLSWORN ise depresifliğin had safhası artık.
Extrası yok ama iyi yakalamış herifler ve 5 küsür dakka sürdürmüşler.
Sonu ise ibretlik bir hadise , outro demeye dilim varmadı cehennemden bir kesit kanımca.

Grubun myspace adresi:

http://www.myspace.com/thedemonicalhorde


Kendi sitesi ise,

http://www.demonical.net/


Devamını okuyun...>>

16 Mayıs 2009 Cumartesi

The Legion - A Bliss to Suffer


İsvec menşeili şiddetli rifflerin yaratıcısı ki bence oldukca da başarılı bir grup olan THE LEGION nihayet yeni zalimlik abidesi albümünü piyasaya nisan ayı itibarı ile sürmüş bulunuyor.
En az "Unseen to Creation" kadar karanlık ve de 2006 çıkışlı "Revocation" kadar da seri ve ete saplanmış oksitlenmiş zıpkın etkisi bırakan 9 adet şarkıdan ibaret albümün haribocuların sitesinde olması bir nevi şart idi zaten.

Önce grubun lejyonerleri ile kazımaya koyulalım:

Martinsson - Vokal
Dragu - Davul
Svartz - Gitar
Kottelin - Gitar
Anderson - Bass gitar
Listenable Records etiketi ile müzik marketlerdeki raflara gülle gibi albümdeki türüne göre oldukca sikici şarkılar ise sırayla,

1.Shining Redemption
2.Call Of The Nameless Black
3.A Toil Beneath The Skin
4.Blood, Be Gone!
5.A Curse For The Dead
6.The Luring Depths
7.The Inimical
8.Man-Beast

Evvel emirde belirtmek lazım kaotik ama güçlü bi o kadar da anlaşılabilir bir genel sound yaratmış adamlar.
Bilhassa davul tonları türüne göre başarılı, kimi şarkılarda adamlar hız testine girmişken kimi yerlerde de eşi benzeri belki cehennemde görülebilecek bi atmosferi de geriden dayayabilmiş herifler.

Hemen açılıştaki Shining Redemption daha cok gövde gösterisini hissettiren bir çalışma, özellikle MARDUK dan da tanıdığımız ve hayran olduğumuz Emil herifi cok sağlam bir performans sergilemiş.
Bunun yanında o solist olacak iblisin de geri kalır yanı yok bu senenin en dikkat cekici heriflerinden birisidir nazarımda kendisi.

Normal bir müzik albümü olmanın dışına taşmış çalışmadaki en pislik en kalleş nefreti ve ürkünç gölgeleri odanıza dolduracak fon müziği ise bu albümde anca Call Of The Nameless Black olabilirdi.
Başlangıctaki intro enfes akabinde eskilerden miras bir tasvirle " bomba, kazıma şeklinde " geliyor diyebiliriz adamların ortaya cıkardığı şarkıya tutulunca.
Kimi geçişlerinde Alman thrash metal yılanları da kendini gösteriyor bu şekilde bizim gibi seri cift krosun hastası tipleri de gazlamasını bilmiş açıkçası adamlar..

Bizim gibi tiplere göre doğaldır ki öncelikle de adı ile şimşekleri üstüne ceken şarkı da
Blood, Be Gone! olmakta. Aslında iş sadece isminde de bitmiyormuş ilk dinlediğim andan beri gözde şarkılarımdan birisi de budur, albümdeki.
Gene iç karartıcı intro ile start alıyor parça, akabinde kopan kaosun hiç kuşkusuz biricik tetikleyicisi davulcu Dragu ya tutuluyoruz.
Şüphesiz herifler ne yapacaklarını cok iyi bilen ve sıkı çalışmış tipler, alt yapıda arkalara serpiştirilmiş klavyenin bile gideri var.

The Luring Depths albümdeki belki en eski toprak parça olmuş
O bildik çiğ ve balyoz İsvec dm deki her bir ayrıntı itina ile bu şarkıda da kan ve
kazımayla soslanarak alt yapıya ustaca yerleştirilmiş.
O Enslaved vari tuaf acı dolu vokaller de yüz ekşitmiyor değil açıkçası..

Albümün bir diğer zalim çalışması ise Man-Beast adlı şarkı
Daha ilk saniyelerden itibaren tamtamcı lavuğun cift kroslarına ve de trampetin anasını ağlatmasına kitlenmez iseniz kimi karanlık riffleri de tutulabilirsiniz.
Şarkının ortalarında ise resmen aleni ve net tehditler havada pervasızca ucuşuyor 2009 gibi bi tarihte şu şekillerin piyasada olması ise cok ümit verici.

Grubun web sitesi:

http://www.legion.nu/




Devamını okuyun...>>

10 Mayıs 2009 Pazar

Medyada Haribo 2







Devamını okuyun...>>

3 Mayıs 2009 Pazar

Denizdeki Kent



Bundan böyle her hafta bir Egdar Alan Poe eserini siz Extreme haribo okuycuları ile buluşturucaz.İlk olarakta Dehşetin efendinsinden Denizdeki Kent(The city in the sea) sizlere sunuyoruz.


Bak! ölüm kendine bir taht kurdu
Loş batının aşağılarına doğru
Yapayalnız uzanan tuhaf bir şehirde,
İyinin, kötünün, en kötünün ve en iyinin bir de
Ebedi ve ezeli uykularına vardıkları yerde.
Bize ait hiç bir şeye benzemezler
Oradaki mabetler, saraylar ve kuleler.
(Zamanın kemirdiği kuleler ki titremezler)
Etraflarında, kasvetli sular,
Yükseltici rüzgarlarca unutulmuş, boyun
Eğmiş uzanırlar altında göğün.

Kutsal göklerden, uzun süren
Gecesine ışık dökülmez o şehrin;
Fakat korkunç denizden gelen nur
Sessizce kulelere vurur -
Aydınlatır bina doruklarını uzak ve özgür,
Kubbeleri, kule külahlarını, krali koridorları
Mabetçikleri, babilvari duvarları
Yontma sarmaşıkların ve taştan çiçeklerin
Çoktan unutulmuş belirsiz çardaklarını
Viyola, menekşe ve asmaları bir birine dolanmış
Frizlerle çelenklenmiş

Bir çok harikulade tapınakları.
Kasvetli sular eğip boyun
Uzanırlar altında göğün.
Kuleler ve gölgeler öyle karışmışlar ki orada
Hepsi asılı gibi görünürler havada,
Mağrur bir kulesinden şehrin
Ölüm aşağı bakarken devcileyin.
Orada açık mabetler ve aralanmış mezarlar
Işıldayan dalgaların seviyesince doluyorlar;
Fakat ne elmas gözlerinde yatan
Zenginlikler oradaki her bir putun -
Ne o göz alıcı mücevherleriyle ölü
Kandırıp yataklarından çeviriyor suyu;
Bu camdan ıssızlık boyunca, yazık!
Yok çünkü bükülen tek dalgacık -
Tek kabartı yok rüzgarların çok uzak daha şen
Bir deniz üzerinde olabileceğini söyleyen -
Yok korkunçluğu daha az dingin denizlerde
Rüzgarlar olduğunu ima eden tek yükselme.
Fakat bak, havada bir kıpırtı!

Bir dalga var orada, bir çalkantı!
Bellibelirsiz gömülerek duygusuz gel-gite,
Kuleler bir yana atılıyorlar adeta-
Uçlarına saydam tabakalı gökler içinde
Sanki hafifçe bir boşluk verilmişcesine.
Dalgalar şimdi daha kızıl bir kor gibi parlıyorlar -
Saatler donuk ve zayıf soluyorlar -
Dünyevi acılar arasında değil de, vakti geldiğinde,
Aşağıya, bu şehir aşağıya çökeldiğinde,
Cehennem, bin tane tahttan ayağa kalkarak,
Saygı ile onu selamlayacak.

Devamını okuyun...>>
Related Posts with Thumbnails