31 Ağustos 2009 Pazartesi

R.A.T.M. - The Ghost of Tom Joad





Devamını okuyun...>>

29 Ağustos 2009 Cumartesi

Sodom-Kids Wanna Rock





Devamını okuyun...>>

27 Ağustos 2009 Perşembe

Corpsegrinder ders veriyor





Devamını okuyun...>>

22 Ağustos 2009 Cumartesi

Sodom - Der Wachturm(Live)





Devamını okuyun...>>

Pete Sandoval - Rapture





Devamını okuyun...>>

ROCKY


Yeryüzünde sıkı yumrukların çarpıştığı ringler tezahuratlarla inliyorsa parlak neon lambalarla aydınlantılmış devasa boks tesislerini insanlar dolduruyorsa ve kıyamete kadar da bu ilgi alaka kesilmeyecekse bunda hiç şüphesiz beyaz perdenin fantastik bir yapımı olan 1976 da gösterime girmiş Sylvester Stallone tarafından senaryosu yazılmış ve elbette başrolde de kendisinin oynadığı ROCKY serisinin payı çok hem de çok büyüktür.
Fantastik bir yapım dedik cünkü hem gerçek boks müsabakalarını gerek salonda gerek tv izleyen herkeş bilir ki 10 raund boyunca o şekilde bir müsabaka ve de taktiği, insanlık ötesidir akıl dışıdır olsa olsa bir hayaldir.
Ancak bunu nasıl insanlara sunduğunuz, bir sinema filmi için önemlidir.

Filmin büyüsü de burada. Olmayacak bir boks karşılaşmasına biraz dram biraz hırs ve azim biraz da Amerikan rüyası sosu boca ederseniz böyle bir efsane yaratabilirsiniz.
Yapımdakiler,

Yönetmen: John G. Avildsen

Oyuncular:

Sylvester Stallone ...Rocky Balboa
Talia Shire ...Adrianna 'Adrian' Pennino
Burt Young ...Paulie Pennino
Carl Weathers ...Apollo Creed
Burgess Meredith ...Mickey Goldmill
Thayer David ...Jergens
Joe Spinell ... Tony Gazzo
Jimmy Gambina ...Mike
Bill Baldwin ...Maç sunucusu


Esas oğlan Rock, Philadelphia da fakir bir mahallede ayak işlerini kovalayan bir fedaidir. Part time fedai part time fabrika işcisi olan sıkı yumruk atan demir gibi bir ceneye sahip amatör boksör gencin hayatı bir mucize ile değişir.
Dönemin ağar siklet boks şampiyonu rakipsiz kalmıştır ancak yolunu bulmak istemektedir. Bir düş kurgular ve henüz hic bir resmi başarısı olmayan bir boksörle ringe cıkmaya bu sayede hem ona bir şans vermeye hem de spor severlerin gönlüne taht kurmak istemektedir üstelik sıkı bir reklam ile voleyi de vuracaktır.

Tutar kataloğu açar boksörleri kurbanlık koyun edası ile tek tek süzer ve Rocky de karar kılar.
Ancak Rocky cephesinde hayat cok zor ve karanlıktır tünelin dibi ise hic görünmemektedir.
Evcil Hayvan dükkanında çalışan aşırı asosyal ve bariz iletişim bozukluğu yaşayan optik bir arızaya aşıktır, kızın biraderi olan hem can sıkıcı hem de otlakcı bir problemli adamla da mücadele etmektedir.
Hocası ile arası papazdır düzelecek gibi de değildir adam bunu cok hakir görmekte ve adamdan saymamaktadır..


Velhasılı gelen teklifi tırsarak da olsa kabul eder ve koçundan yardım ister.
Eski kurt Miyki antrenör olmanın ötesinde Rocky dallamasına babalık da yapar insana benzemesini disiplinli bir hayatı temiz yaşamayı da öğretir.

Rocky haconun eşsiz bir antreman şekli vardır. Sabah kalkar çiğ yumurtasını kafaya diker at gibi koşarak kondisyon işini halleder. Gün icinde asabileşirse olası bir maddeyi yumruklar. Bu bazen mezbahadaki kancayla tavana asılı et bile olabilir:-)
Hocasından da bazı özel taktikleri kaparak avaraj bir boksörün vaziyetiyle ancak kaplan gözleri ile süzerek vahşi bir güdüyle yaşama tutunarak alayına gider yapmnaya kendini hem fiziki hem de ruhen hazırlar bunu yaparken elbetteki fakir kenar mahallede yaşayan halkın desteğini de sağlar.

Büyük gün gelir çatar ringde Rocky esasen dayak yiyerek de bir adamı yaşamdan bezdirebileceğini sağlam ve ayakda durmaya gayret ederek insanlara gösterir.
Ringdeki 2 kişiden birisi olan bu takoz ceneli azimli ve dayanıklı boksör
dangalakca da olsa takdir edilesi hırsı ile cümle alemin gözünü doldurur.

Şampiyon ise madara olmuştur işler aleyhine dönmüş çömez bir kalın kafalı adamın hırsına yenik düşme raddesine kadar gelmiştir kibir ve triplerinden eser yoktur.
Tüm karizması yerle bir olduğu vakit yaptığı hatanın farkına varmışsa da artık Rocky ile karşı karşıya kalmış bulunmuştur durumu idare etmeye kasar ancak cok da başarılı olamaz..Film neredeyse böyle de biter.

Yayınlandığı tarihten bugüne değin gerek arka planda calan şarkıları gerek unutulmaz antreman ve kapışma sahneleri ile dolu filmin seri halinde gerisi geliyor hala.
Hem de tüm dünyada böyle ilgi alaka görmüş o Afrikadaki muz cumhuriyetlerinden tut kutuplardaki eskimolara kadar ulaşabilmiş filmler pek de yok günümüzde.
Bitti dediler ama Rocky ringlerden o veya bu şekilde uzak duramıyor. Ben de dursun istemiyorum kaplan gözü kaplan..






Devamını okuyun...>>

20 Ağustos 2009 Perşembe

Marduk "Wormwood" Trailer Online




Morgan dayı albümden bahsediyor



Devamını okuyun...>>

19 Ağustos 2009 Çarşamba

16 Ağustos 2009 Pazar

Pansiyon Manzumeleri



Pansiyon Manzumeleri, Charles Bukowski'nin ilk dönem şiirlerinden kendisi tarafından yapılmış bir seçki. Pansiyon Manzumeleri'nde yer alan şiirlerin çoğunluğu, çok az tanınan ya da underground dergilerde yayınlanmış ve daha önce kitaplaştırılmamış.


Yazmaya başladığı ilk yıllarda, beş parasız, sefalet içinde, daktilosu ve bira şişesiyle yetinerek, berbat pansiyon odalarında kalarak durmadan yazmış Bukowski. Bu şiirlerini ilk yazılmış halleriyle, gözden geçirmeden, düzeltmeden dergilere göndermiş. Hayat, ölüm, alkol, at yarışları, yazmak, kadınlar, erkekler, şairler ve arka sokaklar hakkında tanıdık üslubuyla yazmış. Çarpıcı, duygusal, öfkeli ve ironik bu şiirleri yıllar sonra "Pansiyon Manzumeleri" adıyla bir araya getirmiş.

Bukowski, şiirleri hakkında şöyle diyor; "İlk şiirler şu anda bulunduğum noktadan daha lirikler. Bu şiirleri beğeniyorum ancak "Bukowski'nin ilk şiirleri çok daha iyiydi," iddiasında bulunanlara katılmıyorum. Kimileri bu iddiaları eleştiri yazılarında dile getirdiler, kimileri de dedikodu sohbetlerinde.

Şimdi okuyucu kendi kararını ilk elden verebilir.

Bugünkü şiirimde konuya daha doğrudan yönelip özüne iniyorum ve sonra da çıkıyorum. Önceki ve bugünkü tarzlarımın birbirinden daha üstün ya da başarısız olduğuna inanmıyorum. Farklılar, hepsi bu."



Önsözde yazdığı gibi; "Öyle ya da böyle, o acayip ve çılgın dönemin, o uzak saatlerin şiirlerinin bir çoğu işte burada. Sigara dumanıyla buğulanmış odada altmışsekiz bir vaziyette şansımızı denedik. Umarım işinize yarar, yaramazsa da, eh o zaman, (...)."

"Bitkin bir halde fabrikadan veya depodan eve dönüşte, yemek, uyumak ve tekrar sefil işe dönmek dışında pek bir işe yaramazdı sanki gece. Fakat o yırtık perdeli aşınmış kilimli, tuvaleti ve küveti koridorun sonunda bulunan, havasında benden önce gelmiş bütün kaybetmişlerin hissedildiği bir eski odada beni bekliyor olurdu daktilo. Zaman gelir, iş olmaz, yemek olmaz ve kira olmazdı ama daktilo orada olurdu. Zaman gelir, daktilo rehinde olurdu. Bazen sadece parktaki banka kalırdım. Ama işler tıkırındayken ufak bir oda, daktilo ve de şişe bulunurdu. Tuşlarıın bitmeyen tıkırtısı, ve bağırtılar: "Hey! Kus Şunu, Allahını Seviyorsan! Çalışan İnsanlarız Biz ve Sabah Kalkmak Zorundayız!" Döşemeye vurulan süpürgeler ve tavandaki gümbürtü eşliğinde son bir kaç satırı yazardım... Öyle ya da böyle, o acayip ve çılgın dönemin, o uzak saatlerin şiirlerinin birçoğu işte burada. Sigara dumanıyla buğulanmış odada altmışsekiz bir vaziyette şansımızı denedik. Umarım işinize yarar."
- Charles Bukowski
(Arka Kapak)



Günümüzde çok fazla şiir yazıldığını düşünüyor musunuz? Kötü şiir nasıldır? Bugün iyi şiiri sizce kimler yazıyor?

Günümüzde çok fazla kötü şiir yazılıyor. Yalın ve basit bir dize yazmayı beceremiyorlar. Çok zor onlar için; boğulurken sertliğini korumaya çalışmak gibi - yapabilenlerin sayısı fazla değil. Kötü şiir masaya oturup düşünen insanlar tarafından yazılıyor. Şimdi bir ŞİİR yazacağım. Ve sonuç, şiirin olması gerektiğini düşündükleri gibi olur. Kedi mesela, ben bir kediyim, şimdi bu kuşu avlıyacağım, diye düşünmez. Avlar. İyi şiir mi? İyi şiir bugün Gerald Lockin ve Ronald Koertge adında iki kedi tarafından yazılıyor.
...

Her ne kadar şiiri güçlü bir sesle yazsanız da, bu ses kendi psikoseksüel kaygılarınızın çerçevesinden pek taşmıyor. Ulusal ve uluslararası meselelerle ilgili misiniz, kendinize yazılacak ve yazılmayacak gibi bir kısıtlama koyar mısınız?

Gördüklerimin ve başıma gelenlerin fotoğrafını çekip kaydederim. Ben bir guru ya da lider değilim. Çözümleri Tanrı'da ya da siyasette arayan biri de değilim. Kirli işleri görüp bizim için daha iyi bir dünya yaratmak isteyen biri varsa yapsın. Kabulümdür. Kitaplarımın hayli ilgi gördüğü Avrupa'da bazı akımlar, sokaktaki sıradan insanı yazdığım için bana değişik yaftalar yapıştırdılar; devrimcilerden, anarşistlerden filan söz ediyorum. Ama orda yaptığım söyleşilerde onlarla bilinçli bir işbirliğini inkar etmek zorunda kaldığım oldu, çünkü yok. Dünyadaki bütün bireylere şefkat duyarım; aynı zamanda ben de tiksinti uyandırırlar.

Bugün şiir yazmaya başlayan bir gencin öğrenmesi gereken en önemli şey nedir sizce?

Bir şey yazdığı zaman sıkılıyorsa başkalarını daha sıkacağını idrak etmeli. Eğlendirici ve kolay okunan şiir kötü şiir değildir. Daha derin bir şeyi yalın söyleyebilme yeteneği olabilir. Yazarlık kurslarından uzak dursunlar ve oturdukları sokağın köşesinde olan bitenden haberdar olsunlar. Zengin baba, erken evlilik, erken başarı ve bir şeyi çok iyi yapabilme yeteneği şair için talihsizliktir.


( Newyork Quarterly dergisi çalışanları ile 1985 yılında yapılmış olan söyleşi, E Dergisi, Ağustos 2000)

Devamını okuyun...>>

Cannibal Corpse - Zero the Hero (Black Sabbath Cover)





Devamını okuyun...>>

15 Ağustos 2009 Cumartesi

14 Ağustos 2009 Cuma

Type O Negative - My Girlfriend's Girlfriend





Devamını okuyun...>>

charlize theron














Devamını okuyun...>>

10 Ağustos 2009 Pazartesi

Jason Newsted Show



Metallica - Whiplash ( Jason Vocals ) (Live 2000)

jason newsted bass solo Argentina 93'


Jason Newsted Bass solo


Devamını okuyun...>>

Death - Lack of comprehension



Videoclip of 'Death' the famous deathmetal band with the great Chuck Schuldiner(RIP). This title come from the 'Human' album (1991).




Devamını okuyun...>>

Motorhead - Rock Out !






Devamını okuyun...>>

9 Ağustos 2009 Pazar

8 Ağustos 2009 Cumartesi

Marduk - Throne Of Rats (Live, DVD Blood Puke Salvation)





Devamını okuyun...>>

Game of Death



"Uzakdoğu dövüş sanatları" beyaz perdede bugün bile kendine tırışka da olsa bi yer bulabiliyor ise kuşkusuz bunda üstad BRUCE LEE'nin katkısı vardır.
Bu işlerin nasıl yürüyeceğine dair ketenperelerin cirit attığı, hangi yönetmenin ve de menşeinin dizginleri ele almaya karar verdiği ve insanları sıkıştırdığı bir zamanda onlara karşı kendine has kural kaideleri ile bile bir efsanedir nazarımızda kendileri.
Amerikan sinemasına gider yapabilen akabinde de dize getiren pek cok sayıda aktör yok maalesef..

Ne yazıkki kısa ömrü bize fazla da miras bırakmadı ama kalanlarla yetinen haribocular blogun bu kısmında GAME OF DEATH i yani ölüm oyunu nu kurcalamakta fayda gördü.

Robert Clouse adlı ağabeyin filmin künyesi:

Bruce Lee ... Billy Lo
Colleen Camp ... Ann Morris
Dean Jagger ... Dr. Land
Gig Young ... Jim Marshall
Tai Chung Kim ... Billy Lo
Biao Yuen ... Billy Lo (as Bill Yuen)
Robert Wall ... Carl Miller
Kareem Abdul-Jabbar ... Hakim
Mel Novak ... Stick
Hugh O'Brian ... Steiner
James Tien ... Charlie Wang
Dan Inosanto ... Pasqual (as Danny Inosanto)
Chuck Norris ... Colt (archive footage)

Konusu cok cezbetmez izleyiciyi, ama kısaca bahsetmek gerekirse;
mafya BRUCE LEE abimize bir iş kitler, ama Bruce ahlaklı cocuktur, kabul etmez. Ama işin icine tehdit ve adam kaçırma girince mecburen kabul eder, acayip bir buda mekanına girer.
Görev icabı en üst kata cıkması gerekir ancak her katta kendisini kötü ve gaddar birer süpriz beklemektedir. İşte herşey bu andan sonra başlar ..

Bundan sonrası tamamen izleyici yorumudur, herkese göre de değişebilir.
Bence, kendisi beyaz perdede sanattan ziyade kendi geliştirdiği ya da icat ettiği karma dövüş sanatlarından derlediği stili gösterir, her kattaki dövüşcü ile değişik şekillerde kapışır ve alayının kafasını kırar duvardan duvara sallar.

Tabii belki de göze en güzel ve en değişik bi o kadar da orantısız gelen, son kapışma yani elbette Kareem Abdul-Jabbar ile olan hadise..
Neredeyse 2 katı boyundaki adamı tepelemesini izlemek zaten bu yazıları yazdırıyor bize.

Bu işleri kovalayanların en cok zihnini işgal eden ayrıntılardan birisi ise Lee nin üstünde olan dar sarı tulumu ve de siyah cizgileri elbette.
Vakti zamanında bu bile cok cazip gelmiş sinema izleyicisine. Hatta karizma yönetmen Tarantino, KILL BILL serisinde Uma hanıma cok benzer bişey giydirerek bir nevi Lee ye olan saygılarını göstermesini de bilmiş. Seni hic unutmayacağız Lee abi :)




Filmin tamamlanması da güç olmuş aynı dönemde bir başka filme de el atan ancak hakkın rahmetine kavuşan Lee nin ardından yapılabilecek tek şey, dvdler ile avunmak.



Devamını okuyun...>>
Related Posts with Thumbnails