19 Aralık 2009 Cumartesi
Süre gelen Zaman
Hastalık git gide daha yaygın bir hale gelmekteydi. Kimse bir çaresini bulamıyordu. Yurt dışından ve ülkenin çeşitli il ve ilçelerinden de yeni vakalar ortaya çıkıyordu.
Ben bunların uzağında sesiz, sakin ve karanlık bir hayat sürdürüyordum.
Her gün havanın kararmasını iple çekmek ve gecenin karanlığında huzura kavuşmak fazla ketumcaydı belki; ancak karanlığın verdiği dinginliği bulamıyordum gün ışında. Boğuyordu, çürütüyordu beni. Her yeni doğan güneşe bir önceki günden kalma kanlı gözlerle bakıyordum.
Bazen 2-3 saat, çok nadirdi uykumu tam almam.
Gene böyle bir gündü. Köşe başındaki bakkala gittim. Ben içeri girdiğim de bir müşterisi ile laflıyordu.
Bekledim. Beklerken de o garip gün geldi tekrar aklıma. Rancerin ve bu deyuz adamın davranışları tabi bir de o çöp tenekesinin yakınlarında yatan şahıs.
Sonunda sıra bana geldi. Sigaramı aldım. Çıkarken seslendi bana.
-Olanları duydun mu?
-Hayır.
-Şarapçı ibo vardı bilir misin?
Nasıl bilmezdim ki kayıkhanenin etrafında içer dururdu. Üç liralık plastik şişeler de ki şaraplardan içerdi. Bende arada oralarda içerdim denk gelirdik hep.
-Tabi.
-Geçen gece cesedini bulmuşlar.
Kurtulmuş demek.
-Hadi ya birimi öldürmüş? Ne olmuş ki?
-Bilmiyorum ama cesedini param parça bir halde bulmuşlar. Karnı deşilmiş, organları
sökülmüş bir vaziyete. Polisle konuştum öle tesadüfen denk geldi. Organ mafyasıdır diyorlar.
-Olabilir. Neyse sonra konuşuruz tekrar.
-Ya bir de kusura bakma geçen günler de olan için seninde huzurunu kaçırdık.
-Yapacak bir şey yok. Siktir et dayı.
Diyerek oradan uzaklaştım. Evin yolunu tutum tekrar. Hava git gide soğuyordu artık.
Gökyüzündeki bulutların güneşi kapama savaşını izlemek ne kadar da zevkliydi. Bahissimi her daim bulutlara yatıyordum. Güneş efendi bir yolunu bulup gene sırıtıyordu. Onların arasından ama gene de çekişmeli bir müsabaka olduğu kesindi.
Eve geldiğimde t.v ye bir göz attım artık olaylar kadın programlarına dahi
sıçramıştı.
Bir din maymunu, bir doktor, bir koca karı ilaçları yapan çakal ve tabii ki de bir astroloji uzmanı ve kaşarlar kaşarı varoş gülü sunucuları ile bu etrafta gezen ölümcül, tanımlanamayan salgını tartışmaktaydılar.
Kendi aralarında saçma sapan bin türlü komplo teorisi ürettiler. Ne kadar da olaylara hakimlerdi.
T.V kapatıp odama yöneldim. Zagor okuyup zaman geçirmeyi düşündüm. En güzeli Havanın kararmasını beklemekti.
Hava karanınca yapacak işler daha fazlaydı kesinlikle. Bu aralar ki içinde bulunduğum hava yatığım yatağı daha çok bir tabutmuşçasına hayal etmemi sağlıyordu. Bu hastalıklı hayaller zevk veriyordu bana.
İnternetin başına oturup gezinmeye başladım. Vodoo ve kara büyü ile ilgi birkaç makale ve video izledim. Karmaşık ve etkiliciydi. Ayinlerdeki kan banyosu ve çeşitli törenler muhteşemdi. Aklıma kurban bayramı geldi bir anda. Oldukça kanlı geçmişti benim adıma.
İdam edilen esir askerler gibiydi adeta koyunlar. Bizde onları izleyen generallerdik.
Son arzuları hep ‘’meee’’ oldu.
Havanın karamasına az bir zaman kalmıştı. Yemekten sonra Gelincik ile buluşup yeni tanıştığımız iki kızın evine gidecektik. Bir sigara yakıp evin içinde gezindim. Pencerenin yanında dikilip yola doğru bakındım beklentisizce. Bomboştu her yer.
Lord magius/Haribo extreme culture aittir.
Etiketler:
Journal of Zombies