13 Haziran 2010 Pazar

Il buono, il brutto, il cattivo(1966)



Sergio Leone paşaya saygılarımızı sunmaya meşhur üçlemesinin en görkemli en muhteşem adımı olan Il buono, il brutto, il cattivo veya The Good, the Bad & the Ugly ya da ülkemizde bilinen adı olan İyi, Kötü ve Çirkin ile devam ediyoruz.

Cümle alem filmde biçok kereler arka fonda duyulan parçanın bir kısmısı ile bu yapıtı anımsasa da biz western filmlerine extra ilgi alaka duyan tayfa her bir karesine her bir saniyesine hayran olduğumuz için hem filmi hem de orjinal soundtrack albümünü sömürerek saygılarımızı sunuyoruz.



Senaryosunda ise , Abd nin bugünün aksine cok zayıf ve kaotik bir dönemine vurgu yapan fimde diğer iki filmde de olduğu gibi kendi başının çaresine bakan, adaleti kendi tercihleri ile sağlayan, yaşama mücadelesini en sert en yalnız en gaddar koşullarda veren halkın içinde bir avuç gayrimeşru işler kovalayan adamın hikayesi var.

Ama önce kadroyu yazalım,

Eli Wallach ... Tuco
Clint Eastwood ... Blondie
Lee Van Cleef ... Sentenza / Angel Eyes
Aldo Giuffrè ... Alcoholic Union Captain (as Aldo Giuffre')
Luigi Pistilli ... Father Pablo Ramirez
Rada Rassimov ... Maria
Enzo Petito ... Storekeeper
Claudio Scarchilli ... Mexican peon
John Bartha ... Sheriff (as John Bartho)
Livio Lorenzon ... Baker
Antonio Casale ... Jackson / Bill Carson
Sandro Scarchilli ... Mexican peon
Benito Stefanelli ... Member of Angel Eyes' Gang
Angelo Novi ... Monk
Antonio Casas ... Stevens





Hala izlememiş olan var mı bilemiyorum ama bu işi daha anlaşılır kılmanın tek yolu vardır izlemeyenler için,

Clint Eastwood - iyi
Lee Van Cleef - kötü
Eli Wallach - çirkin olarak tanımlaya bilirsiniz.

Herşey bu adamların mangırı bulmak ve sahip olmak isteği üstüne kuruludur ama filmde o dönemin insanlarını, siyasi ortamlarını ve akımlarını ve de nasıl bir hayat sürüldüğünü de sanki oradaymış gibi hissedersiniz.

Başroldeki esas adam hangisi sorusuna cevap ise çoğu izleyiciye göre değişir kimisi gudubeti kimisi kötü adamı " esas " adam olarak algılasa da şahsi fikrim iyi nin ya da Blondie nin esas adam olduğu yönündedir:)



Karakterlere gelince,

Temelde Blondie, cok asosyal oldukça boş ruhlu ve dinsiz ancak kendi mantığına göre bir adalet ve de dürüstlük anlayışı olan, çok cümle kurmayan icraata geçen bir tipleme sergiler.
Buna rağmen Lee dayının canlandırdığı Kötü karakteri oldukça dindar hatta bazı incil ayetlerini de bilen, ortama uyum sağlayan hemen güçlü tarafa doğru meyleden, muhitini kullanan ve yapmacık bir burjuva tavır takınan bir izlenim verir.

Çirkin dayının hali ise hem çok klas hem de içler acısı.
Taşralı görgüsüzlüğü köylülük kabalığı cehaletin daniskası gidip gelen ruh hali ile seyirciyi şaşırtmıştır küfürleri ile de utandırmıştır.
Parayı bulma hırsı ise insanı hiç şüphesiz kendisine hayran bırakır..

Yönetmen, normal şartlarda sofrada gördüğümüz vakit hic fazladan bir iştah uyandırmayan türlü diye bildiğimiz yemeyini Eli Wallach kişisine öyle bir yedirmiştir ki mutfağa gitmeyi düşünmeyen seyirci hakatten çok azdır.
Ya da adamın kendi mezarını kazdığı zamanki sahneye öyle bir kitlenirsiniz ki bu yaşamın bir sonunun da olduğunu düşünmeden edemessiniz.

Uzun süren yürüyüşler ve ortamın manzaraları nefes kesicidir bu dediğim şey sanırım filmin tümünde hissebilen bir sanat şaheseri.
Mezarlıklar, bakımsız kasabalar, toz toprak içerisindeki yollar güneşli bir havada sunulsa da seyircisinin kanını dondurur, bir insan hayatının değeri bikac dolarla ölçülürse bu da cabası olur hiç küşküsüz.

Bu sinema şaheserinin müzikleri gene Ennio Morricone paşaya ait.
11 adet birbirinden eşsiz parça ile filme hatırı sayılır bir katkı sağlamış sanatçı için ne desek boş kelimeler kifayetsiz kalıyor.
Bu müziğin ender gruplarından Metallica bile senelerdir ve hala "The Ecstacy Of Gold" ile sahne alıyorsa bu işte bir keramet var di mi.

İşte filmden kimi kareler ve sahneler:













Related Posts with Thumbnails