6 Ocak 2010 Çarşamba

Dracula (1931)





Zor zamanlar da sinema sektörünün popüler yüzü her daim korku sinemasına dönüktür.Avrupa bu konu da yol almış gider ken Hollywood'ta başlangıç'ın geç olduğunu görmekteyiz.2.dünya savaşı öncesi çekilen ve insanların bir nevi akılını dağıtmak ve keyiflendirmek için yapılmıştır.Böylelikle beyaz perde de ilk korku klasikler ortaya çıkmıştır.

Bunlardan hollywood ortamları için ilki DRACULA (1931).


Sanırım hollywood'un ilk korku yönetmenlerin'den biri de efsane Tod Browning paşadır.

London after Midnight ve unutulmaz filmi olan Freaks ve bunların arasına sıkıştırdığı Dracula ile Sinema tarihin de ve Extreme Haribocunun gore zihnin de ayrı bir yer etmiştir.

Bram Stoker'ın romanından uyarlamayı Hamilton Deane üstlenmiştir.

Zamanında büyük olaylar mevzular çıkmış filmin ardından.Usa ortamlarının seyircilerinin hiç alışık olmadıkları gaddarlık seviyesin de bir yapıtmış.Hele ki büyük bunalım dönemine denk gelmesi insanlar için ayrı bir korku yaratmasına neden olmuş.


Uyarlamanın konusu özetle şu şekildedir:

Doğu Avrupa'daki Karpat Dağları'nda, Walpurgis Gecesi'nde yorucu bir yolculuk yapan Renfield, Londra'daki Carfax Abbey'in, aslında bir vampir olan Kont Drakula'ya satılmasıyla ilgili işlemleri tamamlamak üzere kontun kalesine varır. Korkutucu hipnotik güçlere sahip olan Kont, Renfield'i, uyutup kanını içerek kölelerinden biri haline getirir ve Londra'ya yapacağı deniz yolculuğu boyunca kendisini koruması için görevlendirir. Kont Londra'da, satın aldığı eski katedralin yan tarafındaki akıl hastanesinde yaşamakta olan Lucy Weston'ı da, kanını içerek vampire dönüştürür. Ardından akıl hastanesinin yöneticisi olan Dr. Jack Seward'ın kızı Mina Seward ile ilgilenmeye başlar. Dr. Seward kızının gittikçe bozulan sağlık durumunu araştırması için Dr. Abraham Van Helsing'i çağırır. Drakula'nın aslında bir vampir olduğunu anlayan Van Helsing, Mina'nın nişanlısı John Harker ile Dr. Seward'a durumu açıklar ve Mina'nın da bir yaşayan ölüye dönüşmemesi için, Harker ile birlikte Drakula'yı kalbine kazık çakarak öldürür.

Filmin korku seviyesini artıran olay hikayenin iyi işlenmesi değil,Bela Lugosinin muhteşem oyunculuğudur.En önemlisi ise Lugosi paşa bu film de oynadığı zaman inglizce bilmiyormuş ve replikleri tek tek ezberleyip oynamış.


Oldukça etkiliyci bir oyuncuğa sahip olan Bela Lugosi,bu filmin ardından tamamen Kont Dracula karakteri ile özleşmiş ve devamını da getirmiştir.Kanımca en iyi dracula kuşkusuz Bela Lugosidir.

Günümüzden geçmişe doğru bir Dracula ya da Vampir filmleri sıralaması yapsak benim için her daim ilk sırayı alacağı kesindir.

Öyle vurucu repliklere sahiptir ki Bela lugosinin oyunculuğu da eklendiğin de hayranlıkla uyandırıcı bir hal alır.

Son olarak Vampir işlerinin vasatlığından bıkmış durumdaysanız eğer bu muhteşem klasiği izleme şansınız olmadıysa hemen edinip,Bela Lugosi eşliğinde karanlık,sisli ve ölümsüz vampirlerin diyarina güzel bir yolculuk yapabilirsiniz.





Haribo puanı:O kızın damarların da BENİM kanım dolaşmakta.

Lord magius/Haribo extreme culture aittir.
Related Posts with Thumbnails