20 Ekim 2010 Çarşamba

Night of the Living Dead (1968)



Meşhurrrr Tarih değiştiren,Korku sinemasının üvey evladı durumunda olan zombilerin tavan yaptığı yapıt.

Night of the Living Dead.

Modern zombi anlayışının başlangıcı olan film,günümüzde ki tüm zombi filmlerinin paşası olarak nitelendirilse de 1964 yılında çekilen Garden of the Dead kanımca Night of the living Dead'ı mevzu olarak tokatlayacak şekildeyken filmin büyük kısmının yanmasıyla Night of the Livinf Dead'nın önü açılmıştır.

Şu an ulaşabileceğiniz boyutu 30 dakika olan Garden of the Dead'ın pek bir amortisi kalmamıştır.

İlk zombi filmlerinde zombiler köle olarak yer almakta iken 1954 yılında Richard Matheson'nun yazdığı I am the Legend adlı kitabında etkisi ile yaşayan ölü anlayışı Romero'nun kine yaklaşmış.Romero ise sadece kendi bakış açısı ve ekibinin yardımı ile yorumlamak kalmıştır.


Bence film her ne kadar zombiler için milat olarak görülse de korku sinemasının ve edebiyatının aldığı yolda şans Romero'a vurmuş diye biliriz.

George A.Romero'nun yönetmenlik koltuğun da gördüğümüz film'in kamera arkasında ve önünde yer alan kadro hemen hemen aynı Karl Hardman ve Russell Streiner yapımcı olarak yer alırken aynı zaman da Hardman Harry Cooper karakterini canlandırmakta.




Streiner ise,film de en sevdiğim tipleme olan Jonny, ki ne yazık ki filmin başında ölür ve ileride zombi olarak karşımıza yeniden çıkar.Senaryo da ise John A.Russo kurgulamada baş rolde yer alıyor.Russo daha sonra Santa claw ve Midnight gibi klas b-movielerinde senaryolarında görücez.

114 bin dolar a mal ettikleri film'in den ilerleyen yıllarda 50 milyon dollara yakın bir hasılat elde etmişlerdir.

96 dakika süren filmin özeti ve üzerinde durulması gereken noktaları ise şu şekilde.

They are Comin to cath you Barbara !!!!!

Kardeş olan Barbra (Judith O'Dea) ve Johnny (Russell Streiner), babalarının mezarına çiçekli bir haç bırakmak için Pensilvanya kırsalındaki bir mezarlığa giderler. Burada Johnny, mezarlıklardan korkan kardeşiyle;Seni almaya geliyorlar Barbra! diyerek alay eder.


Birden, solgun yüzlü bir adam (S. William Hinzman) Barbra'yı yakalar. Onu kurtarmak için adamla mücadele eden Johnny yere düşer ve kafasını bir mezar taşına çarparak ölür. Johnny'nin arabasına sığınan Barbra, anahtarı olmadığı için arabayı çalıştıramaz ve yokuş aşağı hareket ettirdiği arabayla bir ağaca çarpar. Arabayı terk edip yakındaki bir çiftlik evine koşar.

Bu sırada mezarlıkta kendisine saldıran adama benzer başka kişilerin de etrafta olduğunu fark eder. İçeri girip evi dolaşmaya başladığında, üst katta korkunç biçimde parçalanmış bir cesede rastlar.

Buralara kadar caresiz kadın barbara'ı dakikalarca izletiyor bize.Ve filmin en can sıkıcı sahnelerinden biri ki bu tarz mıymıntı uyuz karılar Romero'nun tüm filmlerinde var hiç vazgeçmiyor.

Evden kaçmaya çalışan Barbra, kamyoneti ile eve gelmiş olan Ben'e (Duane Jones) rastlar. Ben, etraftaki saldırganlara bir levyeyle saldırır. Birini öldürdükten sonra vücudunu ateşe vererek diğerlerini kaçırmayı başarır. Tekrar eve girdiklerinde Barbra katatonik biçimde otururken Ben kapılara ve pencerelere tahtalar çakar.

Bir sandalyeyi dışarı çıkarıp ateşe vererek zombileri uzak tutmaya çalışır. Evde radyo ile tüfek bulur. İkili bu sırada, Harry ve Helen Cooper (Karl Hardman ve Marilyn Eastman) çifti ile kızları Karen'in (Kyra Schon) ve genç bir çift olan Tom (Keith Wayne) ile Judy'nin (Judith Ridley) kilerde saklanmakta olduğunu bilmemektedir. Zombilerden biri daha önce Karen'ı ısırmıştır ve küçük kız bu sebeple hastalanmıştır. Bu grubun Ben ve Barbra ile karşılaşmasının ardından, Harry hep beraber kilere dönüp kapının önüne barikat kurmayı önerir. Ben ise, bu durumda kendilerini tuzağa düşürmüş olacaklarını savunur. Sonuçta evin içinde kalmayı tercih ederler.


Radyodaki haberlerde, ülkenin doğu kıyısı boyunca bir toplu katliam dalgasının yayılmakta olduğu bildirilir. Ben'in daha sonra üst katta bulduğu televizyonda ise acil durum yayını yapılmakta ve yaratıkların, kurbanlarını yedikleri anlatılmaktadır. Daha sonraki bir yayında, cinayetlerin yakın zamanda ölüp hayata geri dönen kişilerce işlendiği söylenir. Uzmanlar, bilim adamları ve ordu yetkilileri bu hayata geri dönüşün sebebini açıklayamamaktadır ancak bir bilim adamı bu durumun, Dünya'nın atmosferinde patlayan bir Venüs sondasının yaydığı radyasyondan kaynaklandığını öne sürer. Son haberlerde, yaratıkların başından vurulmasıyla durdurulabildiği ve şeriflere bağlı silahlı birliklerin düzeni sağlamak için kırsal alanda devriye gezdikleri açıklanır.

Ben, içerideki tüm erkeklerin görev alacağı bir plan ile kamyonete ulaşıp evden kaçmayı tasarlar. Kamyonetin yakıtı bitmiş olduğundan, Harry üst kattan molotov kokteylleri fırlatırken Ben ile Tom dışarıdaki bir benzin pompasına gider. Tom için endişelenen Judy de onların peşine takılır. Pompaya ulaştıklarında Ben, zombileri uzakta tutmak için kamyonetin yanına bir meşale bırakır, ancak Tom meşalenin üzerine yanlışlıkla benzin dökünce araç alev alır.


Tom, hasarın büyümesini önlemek için kamyoneti pompalardan uzak bir yere sürer, ancak aracı terk edecekleri sırada Judy'nin sıkıştığını içeride fark eder. Onu kurtarmak için geri döndüğünde araç patlar ve her ikisi de ölür. Ben koşarak eve döndüğünde Harry'nin kapıyı kilitlemiş olduğunu görür. Kapıyı kırarak içeri girer ve Harry'ye saldırır.


Dışarıda bazı yaşayan ölüler, kamyonete tırmanıp Tom ve Judy'nin kömürleşmiş cesetlerini yemeye başlar. Diğerleri ise kapıları ve pencereleri kırarak eve girmeye çalışır. Ben zombileri dışarıda tutmayı başarır ancak bu esnada tüfeğini düşürür. Harry silahı kapıp Ben'e doğrultur, ancak Ben silahı geri alır ve Harry'yi vurur. Kilere yuvarlanan Harry ölür. Kısa süre sonra Helen, kızı Karen'ın yaşayan ölü hâline geldiğini ve babasının cesedini yemeye başladığını fark eder.

Karen bir malayı annesine defalarca saplayarak kadını ölürdükten sonra tekrar yukarı çıkar. Bu sırada yaşayan ölüler eve girmeyi başarır ve Barbra, kardeşi Johnny'nin de aralarında olduğunu görür. Barbra'yı alt eden zombiler kadını alıp götürür. Barbra'nın hayatta kalıp kalmadığı bilinmez. Ben, Harry'nin en başta önerdiği şeyi yaparak kendini kilere kilitler. Tekrar canlanmış olan Harry ve Helen Cooper'ı vurduktan sonra, zombilerin gitmesi umuduyla sabaha dek bekler.


Sabah, kalan birkaç zombiyi vurarak ilerleyen bir devriye grubu eve yaklaşır. Dışarıdaki arbedeyi duyan Ben kilerden çıkıp oturma odasında geri döner ve etrafın güvenli olup olmadığını anlamak için camdan dışarıya bakar. Silahlı adamlardan biri, zombi sandığı Ben'i vurarak öldürür. Filmin kapanış yazıları akmaya başlarken Ben'in cesedi evin dışına taşınır ve diğer zombilerin cesetleriyle birlikte ateşe verilir.

Filmin bütün mevzusu budur.

Romero film için de çok basit oyunlara girişmiş kanımca ve izleyici oldukça rahatsız etmekte en azından beni.Çünkü ben film de fazlası ile abartılmış bir sembolistlik yer almakta.

Soğuk savaş dönemi etkisi,Veitnam başlangıçı,ırkçılık ve rednecklere aşırı bir yüklenme yer almakta.

Hele ki ırkçılık ve rednecklere olan yüklenme yuh artık o kadar da değil dedirticek seviye de.Ben karakterine nerdeyse malcom x ayarı bir görev üstlenmiş ama ne yaziki onun kıro diye nitelendirdiği redneckler gelip öldürüyorlar kahramanı.

Tüh Tüh.

Hele ki film içinde Harry Copper ile Ben arasında geçen patron-köle dialogları da ayrı bir mevzu.

Filmi 3-4 kere izledikten sonra insanı şüpheye düşürmeye başlıyor zaten Zombi filmi mi yoksa değil mi diye.Çünkü kimse dışarda ki ölülere zombie demiyor.Yaşam mücadelesi verenler onlar,garip yaratıklar derken,Radyo'dan yapılan yayım da ise katil manyaklar ve yamyamlar olarak yer alıyor.Bunun dışında bir kaç kere izledikten sonra yaşanyan ölülerin mevzuları dışında ki olaylar daha çok göze çarptığı için daha çok sosyal mesaj ve politik içerikli bir film halini alıryor.

Aslında filmin çekildiği tarih açısından bunların yer alması gayet normal ama herşeyin yeri ayrı.


Romero'nun demeçleri ile filmin gidişatı çatışıyor kanımca çünkü film sanki ben bi film çekiyim böle mevzular mesajlar veriyim dermişcesine giderken aralarından biri çıkıp abi bunu yaşayan ölülerle sembolize edelim bak deli olur demişcesine bir hal almış.

Ayrıca film ile alakalı abartılan mevzulardan biri de şiddet içerdiğidir.Film şiddet falan içermiyor bana kalırsa.Temel de yaşam mücadelesi gerisi hikaye.

Beyaz Perde de insanlar bu tarihe kadar 1932'de Freaks,1960'da Psycho,1963'de Blood feast,1964''de Two Thousand Maniacs... gibi filmlerın olduğunu hatırlayıp Night of the living dead'ı öyle ele almak gerekir.

Tamam şunu sonuna kadar kabul ediyorum.Başlangıç adına Romero'a zombiciliğin bir şeyler borçlu olduğu kesindir ancak durumu objektif ele aldığımız da bence Romero'nun tiksinç tarzı fazla abartılmış ve gereksizdir.

Kanımca Night of the living Dead,kuzen,yiğen ve çoluk çocuk tayfası ile izlemesi daha eğlenceli olabilecek ne yazik ki bir şekil de klasikleşmiş bir film olduğunu da asla göz ardı edemeyiz.

Haribo Puanı:Stop it !!!!!

Lord magius/Haribo extreme culture aittir.


Related Posts with Thumbnails