16 Eylül 2015 Çarşamba

X: The Man with the X-Ray Eyes (1963)

              

   ''Körlerin ülkesinde,tek gözü gören kral olur.''
      (H.G.Wells)



 ''X'' insanlık adına en merak uyandırıcı simgelerden ve bilinmezi çağrıştıran tipografi karakterinden biri olduğunu,bilginin ışığında gördüğümüz bir gerçeklik olarak tarif edebiliriz. İnsan duyularının ya da algılarının çalışma sistemi de X kadar merak uyandırıcı. Peki bu duyuların ve algıların sınırları ne ? Bizler varoluşumuzu çeşitli fikirler,araştırmalar,deneyler ve bulgular üzerinden açıklamaya çalışan varlıklar olarak duyu ve algılarımızın yüzde kaçını kullanıyoruz ? Yoksa gördüğümüzü varsaydığımız tüm imge ve ışıklar dünya üzerinde geçirdiğimiz zaman içinde yaşadığımız bireysel deneyimlerin  bir yanılsama mı ? 

 Roger Corman X: The Man with the X-Ray Eyes adlı filminde bizlere olası ve benzeri soruların cevabını,içinde yaşadığımız dünyanın  üzerinden parodi ve melodrama kaymadan,ham üretim değerleri,kanunsuz karakterler ve sürrealist çözümleriyle estetik bir tezatlık içinde sunmakta.

         

     Algılama,Görme ve Bilme


 Tony Buzan, Aklını En İyi Şekilde Kullan adlı eserinde algı ve göz ilişkisini şu şekilde tarif etmiştir :
Algılamanın ilk aşaması duyumsamadır. Göz, kulak, dil, deri ve burun organlarıyla duyumsama eylemi gerçekleştirilmektedir.Bu organlardan en önemlisi gözlerdir. Her bir gözümüzün ağ tabakasında  150.000.000 ayrı ışık algılayıcısı vardır.
 Bu açıklama ne kadar tatmin edici olsa da , Filmimizin kahramanı asi ve bilinç düzeyi yüksek Doktor James Xavier için bu yeterli değildir. Bunun ötesine geçmeyi arzular.Doktorun içinde bulunduğu durum Aldous Huxley'nin şu satırlarına denk düşmektedir :

İnsanların çoğu, en kötü durumda öylesine acı dolu, en iyi durumda da öylesine tekdüze, mutsuz ve sınırlı bir hayat sürdürüyorlar ki bundan kaçma arzusu ve birkaç anlığına bile olsa kendilerini aşma özlemi ruhun başlıca tutkularından biridir ve bu hep böyle olmuştur.
 Kadim düşünür Huxley'nin bu gözlemiyle Dr.Xavier'ın deney süreci ve sonucu benzerlik göstermektedir. Filmin daha başında James Xavier'ın iyi bir pratisyen hekim olduğunu bize belirtir. Ancak üzerinde çalıştığı çok gizli araştırmadan dolayı laboratuvar'dan öteye çıkmaz. Bu sınırlı hayat koşulları ve kendini aşmaya çalışma çabası bir sıkışma durumu yaratır. Filmin ilk bölümü de bu sıkışmışlık ve arayış içinde laboratuvar ve hastane de geçer.

 Film,asıl keşfettiği sıvıyı üzerinde test ettikten sonra başlar.Bu bakımdan filmin asıl kısmını ikinci yarısı olarak nitelendirebiliriz.Bir damla sıvı ve değişen algısı, L.S.D'ı keşfeden Albert Hofmann üzerinde yaptığı etkiye benzer bir etki yaparak kainatla bir olma,bilginin ve keşfinin getirdiği erk doğrultusunda Dr.Xavier üzerinde tanrılaşma hissi yaratmıştır.

    Karanlık Arzusu


 1963 yapımı olan X: The Man with the X-Ray Eyes, II.Dünya savaşı sonrası amerikan toplumunun durumunu farklı toplum kesimleri üzerinde gözler önüne sunuyor. L.S.D'nin keşfi ve Cia'in bu sanrılar gösteren maddeyi ilk önce silah olarak kullanmayı denemesine gönderme olarak projenin adı X olarak adlandırılmış. Dr.Xavier'ın tavırlarından da anlaşılacağı gibi bu keşfi herkesten saklıyor. Bu durum olumlu yönde kullanılabilecek icatların devlet eliyle silah olarak kullanılmasına eleştirel bir yaklaşım.Öte yandan filmin kırılma noktası Dr.Xavier'ın kazara işlediği cinayetten sonra yaşadığı olaylarda yeniden şekillenen amerikan kültürünün,şov dünyası ve din olguları üçgeninde nasıl nesnel bir hale geldiğini tarif etmektedir.Saygın bir amerikan vatandaşının bir anda nasıl ötekileştiğini de gözlemleyebiliriz. Soğuk savaş döneminde amerikan toplumda öteki olmanın küçük bir şablonu filmin bir köşesinde bulunuyor.




 Bilginin ışığı doğrultusunda öğrenme isteği ve bu öğrenme arzusunun yaratabileceği olumsuz durumlara dönemi dahilinde ele alan Roger Corman,bilimine sağdık bir bilim insanın dahi totaliter baskının ne duruma getirebileceğini en iyi şekilde gözler önüne serer. Özellikle final sahnesindeki suç ve ceza'nın karşında gühan ve pişmanlık paradoksu filmin görkemini arttırmakta.

Roger Corman'ın olgunluk döneminden olan X: The Man with the X-Ray Eyes, pop art'ın da baskın olduğu yıllara denk gelmesinden dolayı renk tonları bu akımın etkisinde karşımıza çıkmaktadır.

Son olarak tüm bu anlatıların dışında bu film sadece varoluşçu bakış açısı için dahi görülmelidir.

Lord magius/Haribo extreme culture aittir.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts with Thumbnails