7 Eylül 2015 Pazartesi
El Charro de las Calaveras (1965)
Meksika sineması hiç kuşkusuz gezegendeki en eğlenceli ve gezegene ait olmayan filmlerin bir araya toplandığı yer. Cha cha yapan uzaylılar, vampir ya da benzeri karanlık varlıklar ile güreşen süper kahramanlar, akıllara durgunluk veren kovboylar,sıra dışı bilim adamları ve bunun gibi niceleri. Meksika sinemasının biz yarım akıllıların geriye kalan aklını da alan filmlerinden bir de EL CHARRO DE LAS CALAVERAS (1965)
İster inanın ister inanmayın bu filmi izledikten sonra tüm yaşamımı yeniden sorguladım.
Filmin yönetmeni Alfredo Salazar, insanı kült film yapmaya zorlayan Meksika'nın Ed Wood'u olarak adlandırılan bir isim. Tüm sinema kariyeri boyunca 63 senaryo yazmış olan Salazar, Blue Demon, El Santo,Aztec Mummy,Aztec Robot ve Doctor of Doom gibi bir çoklarının nasıl maceralara yelken açacağını belirlemiş isimdir.
El Charro de las Calaveras, Alfredo Salazar'ın ilk yönetmenlik deneyimi yaşadığı film,bunun dışında 9 film daha var bulunmakta. Bu Meksika dehası sıfır bütçeyle çektiği filmlerle izleyenlerin beyinlerine atom bombası yağdırırken bir yandan da senaryonun içine yerleştirdiği güldürü unsurlarıyla tadında bir seyir keyfi sunan,oyun alanı sınırsız filmler sunmakta.
The Rider of The Skull ismiyle dünyaya sunulan filmi bende Türkçeleştirirken Ölüm Süvarisi olarak çevirmeyi uygun gördüm.(Çevirisi bana ait olan filmin alt yazısını buradan edinebilirsiniz.)
Ölüm Süvarisine gelince film aslında bir üçleme olacakken tek bir filmin içinde birbirini takip eden üç farklı maceraya dönüşmüş. Bu da filmi çizgi roman havasına büründürmüş. Baştan sona İtalyan çizgi romanı halinde karşımıza çıkan film Ölüm Süvarisi adındaki Zorro benzeri kovboyun dünya üzerindeki kötülüğün her haliyle olan mücadelesini anlatmaktadır. Aslında bir nevi kötülük halini alan kahramanımız filmde çok fazla ön planda değildir. Onu sadece kötüleri alt ederken kahramanca tavırlarıyla ön planda görürüz. Film boyunca ise anlatı tuhaf olayları yaşayan mağdurlar üzerinden döner.
Bağlayacak olursak; Olaylar gerçekleşir,kahramanımız sonsuz macerası içinde yardıma ihtiyaç duyan insanlara yardım eder ve kendi yoluna devam eder.
79 dakika boyunca kötülüğün üç farklı halinin temsilini karşımızda görürüz. Bir Kurt adam, bir vampir ve Kafasız süvari karşımıza çıkar. Bu üç kötülük timsalinin de klasik kalıpların biraz dışına taşmış halleri filmde yer almaktadır.
Kötülüğün bu tasvirinde zamanın içindeki sis perdesinin içinde kalmış unutulmuş zamanlardan insan hayatına giren lanetler olduğu tasviri üzerinden ilerleyen anlatı,Kurt adamı alışkın olduğumuz gençlik dürtülerinin insanlar üzerindeki anlatısı yerine ikinci eşiyle evlenmiş ve özellikle dul ve çocuklu bir kadının eşi olan toprak sahibi bir adam üzerinden anlatmak.Kurt adam Don Luis bir şekilde bu hastalığa yakanmış ve eşiyle olan özel hayatı sıkıntılı bir hale düşmüştür. Bu durum kaybedilen cinsel güç olarak yorumlamaya açıktır ve cinsel iktidarını kaybeden Don Luis,Kurt adama dönüştüğünde ise topraklarında çalışan köylüleri ya da civarda yaşayan köylüleri katletmektedir.Bu anlatı cinsel iktidar kaybı ve şiddet eğilimi tahlilimizi doğrulamaktadır. İler ki yıllarda bağımsız Amerikan sineması yapımlarında göreceğimiz Kurt adam üzerinden sınıf çatışması anlatısını Alfredo Salaraz bize yıllar öncesinden vermiştir.Bu maceranın sonuçlanmasından önce Kurt adamın kendi eşini öldürmesi de bu anlatıyı destekleyen unsurlardan biridir.
Birinci macera seyirciyi içine çekmişken burada bir kırılma yaşanır Don Luis'in üvey evladı Perico,hem annesini hem de öz babası gibi sevdiği Don Luis'i kaybeder sadece geriye kahya Cleofas kalmıştır. Burada Ölüm Süvarisi kendine yakışanı yapar ve Küçük Perico ve Şapşal Cleofas'ı kendi macera dolu dünyasına katar. Uzun süredir yalnız olan Ölüm Süvarisi artık dostlara sahiptir. Bu durum yine bir çok İtalyan çizgi romanında karşımıza çıkan bir durumdur.
İkinci maceralarına ise San Andreas şehrine yolculuk yaparlarken yollarının üzerinde bulunan bir kasabadan geçtikleri esnada denk gelirler. Burada karşımıza çıkan İBLİS ise bir Vampirdir. Filmde yer alan vampirin öne çıkan yönü ise Nosferatu kadar çirkin olmasıdır. Vampir ise kasabalıya yaydığı korku dışında Maria adındaki genç kadına olan arzusuyla karşımıza çıkar. Tabi Maria olan aşkı bir Maria'nın babasını öldürdükten sonra oluşur. Burada arzu nesnesi haline dönüşen Maria ve Maria'nın ölen babası üzerinden anlatım ise karşımıza yıkılan bir iktidar temsilinin yerine geçip sahip olma iç güdülerini karşımıza çıkarır.
Üçüncü ve ne yazık ki son maceramızda ise Ölüm Süvarisi,Kafasız Süvari ya da Hayalet süvari nasıl isterseniz öyle adlandırın.Bu serüvende ise geçmişten gelen bir lanetin izlerini taşıyan şansız bir aile bireyinin yardımına yetişen Ölüm Süvarisi, kötülük karşısında zor anlar yaşar. Buradaki öyküde ise Jackal adındaki haydudun huzur bulmamış cesedinin insanlara yaydığı terörü izleriz. Adalet'in gözleri olmayan suratının adaleti ve sonrasındaki ilahi adalet anlatısı böyle bir film için makul bir son.
Son tahlilde El Charro de Las Calaveras (1965) baktığımızda ne kadar 0 bütçe bir yapım olsa da başarılı senaryosu ve kirli atmosferiyle beklentisiz bir film deneyimi sunmakta. Aynı zamanda oldukça eğlenceli bu yapımı Alfredo Salazar'ın müthiş dehasını görmek için dahi izleyebilirsiniz.
Lord magius/Haribo extreme culture aittir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder