30 Haziran 2011 Perşembe
En Gaddar 25 Kadın Katliamı
Korku sinemasında katledilen insanlar arasında bir ayırım yapacak olursak kesin bir şekilde kadın karakterlerin erkek karakterlerden fazla olduğu görülecektir. Feminist yaklaşımlarla pek işi olmayan hatta üzerlerine giderek kimi zaman bu kitlelerin tepkisini de çeken korku sinemasında gaddarca katledilmek hususunda kadın karakterler her zaman zirveye oynamıştır. İşte bu liste sinema tarihinin en zalimce katledilen kadın karakterlerine odaklanacak. Listeyi eşit şekilde 12′şer katliam inceleyerek oluşturduğumuz www.korkusitesi.com dan sevgili Devilboy’a teşekkür ediyorum. (Bir adette bonusumuz var) Buyrun başlayalım..
Jason X (2001)
Anti kahramanımız Jason 2455 yılında buzulların içerisine sıkışıp kalmış bir fosil olarak bulunuyor ve araştırması yapılmak üzere bir uzay gemisine getiriliyor. Hokey maskeli bu çirkin fosilin araştırmasını yapacak olan bilim kadınının bilmediği şey ise Jason’ın şartlar ne olursa olsun yaşama azminin hiç dinmediği! Laboratuar sedyesinde kendine gelen Jason’ın sarışın ablamızın güzel suratını tezgahta bulunan sıvı hidrojen dolu tekneye batırıp batırıp çıkarması ve donan suratı tezgaha vurmak suretiyle parçalarına ayırması sadece 10 saniye sürüyor!
A Nightmare On Elm Street: The Dream Child (1989)
Annesinin yaptığı yoğun baskılara dayanamayan genç kız manken olmaya karar verir ve sıfır beden olma uğruna sıkı bir diyete girer. Rüya katliamcısı Freddy’nin arayıp da bulamadığı mevzuda işte tam olarak budur. Kurbanını zayıf noktasından yakalamak! Büyük bir yemek masasının etrafında toplanan kalabalığın gözleri önünde tabakta ki iğrenç yemeği lokma lokma kızın boğazına sokan Freddy, bu sahnede yiyerek çatlamak deyimine de yeni bir soluk getiriyor. Tabii ki bunların hepsi bir rüya öyle değil mi?
Suspiria (1977)
Dario Argento klasiği Suspiria’nın aynı zamanda en can alıcı sahnesine tekabül eden bu sekans bir kadına uygulanabilecek en gaddarca şiddet gösterilerinden biri. Sinema tarihine de kazınan bu sahne de ekrandaki güzel hatuna birden çok ve arka arkaya uygulanan şiddet insanın tüylerini gerçekten diken diken ediyor. Cam parçaları, boyuna geçirilen bir ilmek, oluk oluk akan kan ve sert zemine çakılan ikinci bir dehşet.
House of Wax (2005)
Bir çok insan eminim ki bu sahnede yüreklere su serpen bir ferahlık ve rahatlama hissetmiştir! fakat sahnenin uygulanış biçimi gerçekten çok gaddarca. Mumya evi katilinin gaddarlığının yanında hünerini de sergilediği sahnede Paris Hilton gözünden giren ve kafatasını parçalayan bir mızrakla önce dizleri üzerinde çakılı duruyor sonrasın da kafatasına saplanan delici aletten aşağı doğru kaya kaya yere kapaklanıyor.
Halloween 2 (1981)
Kadın karakterlerin en büyük belalılarından biri kuşkusuz Michael Myers. Seri cinayet işine 6 yaşındayken giren gaddar katliamcının en iyi işlerinden biri ise hastanenin bodrum katında bulunan küçük sıcak su havuzunda gerçekleştirdiği katliam. Ambulans şoförüyle sevişmek maksadıyla bodruma gelen iri göğüslü güzel ablamız Michael Myers’ın acımasız tavrına maruz kalıyor. Sıcak su derecesini maksimum düzeye çıkaran Myers kadının kafasını kaynayan suya batırıp batırıp çıkartarak yavaş yavaş ilerleyen bir işkence yöntemi uyguluyor. Böylece güzel hemşire hem yavaş yavaş boğulmuş hem de derisi güzel suratından parça parça dökülerek tanınmaz bir hal almış oluyor.
Sleepaway Camp 2: Unhappy Campers (1988)
Bir kadın bir kadına bu hunharlığı yapar mı demeyin katliam işini sadece erkeklerden beklemeyin! Sleepaway Kampında meydana gelen bu cinayet Angela’ya ait. Angela’nın CV’sin de birkaç gaddar sahne bulunsa da (örneğin 3. filmde boynuna kadar toprağa gömülmüş teyzenin kafasının üzerinden çim biçme makinesiyle geçmesi gibi) en etkileyicisi bu olsa gerek. Ağzı geniş bir tuvalet logarında insan pisliği içerisinde boğulmak gibi iğrenç ve gaddar bir sahne tasavvur eder misiniz?
Jason Goes To Hell: The Final Friday (1993)
Genç çiftlerin amansız düşmanı Jason kamp uğraklı gelinen mekanda çadır kurup mercimeği fırına veren ateşli gençlere musallat oluyor. Sevişmenin en hararetli noktasında aniden dışarıda beliren Jason pozisyon olarak üstte bulunan genç kızı sırtından pala ile delip yukarı doğru kesmek suretiyle izleyiciye acımasız bir gaddarlık gösterisi sunuyor.
Naked Blood: Megyaku (1996)
Deneysel bir ilaç verilerek katledilen kurbanımız aslen bir katil tarafından katledilmiyor. Ancak ölüm biçimi kanına karışan bu ilaç sonrasında gerçekten çok korkunç. Kanına verilen ilaç sonrasında bilincini yitirerek önce elini kaynar suya sokan karakterimiz daha sonra parmaklarını ısırıp yemek ardından göğüs ucunu kesip yemek ve en sonunda çatalla gözünü çıkarıp yemek suretiyle korkunç bir şekilde can veriyor ve izleyiciyi adeta şok ediyor.
Witchery (1988)
Pek fazla bilinmeyen ancak sinema tarihinin en sadist sahnelerinden birine sahip olan bir film Witchery (La Casa 4). Mevzu bahis sahnede kurban yaşlı kadının dudakları iğne iplikle dikilmek suretiyle öncelikle bağırmasını önleniyor. Daha sonra şöminenin içerisine baş aşağı asılan kadın hiç bir şeyden haberi olmayan ev ahalisi tarafından şömine ateşi yakılmak suretiyle yavaş yavaş kavruluyor.
The Texas Chainsaw Massacre (1974)
Gaddarlık konusunda çok az karakterin eline su dökebileceği bir manyak olan Leatherface özellikle elektrikli testeresiyle bir çok katliam uygulamasına rağmen en etkilisi bu olsa gerek.Kurbanını yakalayarak bir et kancasına sırtından asan Bubba Sawyer kızı bu şekilde saatlerce bıraktıktan sonra bir et dondurucusuna koyarak işkenceyi tamamlıyor!
The Hitcher (1986)
Amaçsız ve fakat acımasız seri katil John Ryder’ın yollarda terör estirdiği muhteşem film ‘The Hitcher”ın en gaddar sahnesinde yol boyunca süren kovalamaca bir tırın arkasında son buluyor! O zamanlar henüz toy zamanlarında olan Jennifer Jason Leigh’in can verdiği Nash karakterini iki araç arasına bağlayan Rider hafif bir işkenceden sonra aracı hareket ettirerek kızı beş parçaya bölüyor!
Friday the 13th 7: The New Blood (1988)
Biliyor musunuz bilmiyorum fakat düğünlerde çalan bir trakya yöresi şarkısı vardır. Al kızını koy çuvala salla salla vur duvara diye devam eder. İşte Jason bu şarkının bir uygulayıcısı olan canlı bir örnek! Ormanlık alanda uyku tulumunda yatmakta olan masum kurbanını kavrayan Jason bir ağaç kütüğüne defalarca vurmak suretiyle genç kızın bütün kemiklerini kırıyor ve gaddarlık konusunda eline kimsenin su dökemeyeceğini kanıtlıyor.
Wrong Turn 2: Dead End (2007)
Wrong Turn’ün devam filmi Wrong Turn 2: Dead End’in açılış sekansında meydana gelen cinayet biraz abartı fakat yine de irrite edici. Sarışın güzel kızı balta vasıtasıyla ortadan iki eşit parçaya bölen mutant bu hamlesiyle kızın iç organlarının asfalta saçılmasına yol açıyor.
Blood Feast (1963)
Hershell Gordon Lewis’ın patlama yaptığı film olan Blood Feast, Fuad Ramses’in yüce tanrıçası İsthar’ı tekrar diriltmek için kurban verdiği kadınları konu alıyor. Filmin tamamında altı kadın acımasızca katledilmekte, gözler, beyinler, diller ve diğer tüm organlar İsthar’ı yeniden diriltmek için toplanmakta.
Cannibal Holocaust (1980)
Bence insanlık dersi niteliğinde ki ağır şiddet ve gaddarlığın gözler önüne serildiği Cannibal Holocaust da, Ruggero Deodato modern ve ilkel insanın arasında ki kavram farklarını gözler önüne seriyor. Filmin ilk sahnelerinde akmaya başlayan kan son anına kadar durmaksızın devam ederken bu listede yer almasını sağlayan sahneler ise kısaca şunlar: İlkel adamın araştırmacı gruptan bir kızın vajinasına taş sokarak defalarca darbeledikten sonra çamurla sıvaması. Yasak ilişkiden istenmeyen bir çocuk doğuran kabile kadınlarından birinin hunharca doğum ve kurban edilme sahnesi. Araştırmacı grup tarafından kazıklara oturulan kabile kadınları ve tecavüzler. İlkelikle modernlik arasında ki ince çizgi de gidip gelen Cannibal Holocaust şiddetin en saf hali.
City of the Living Dead (1980)
Fulci’nin bir diğer unutulmazlarından City of the Living Dead. Cehennemin kapılarının açılması sonuçu şeytani lanetin kasıp kavurduğu Dublin City’de olup biteni konu almaktadır. Cehennemin yedi kapısından sonuncusunu aynı enoch’ta yazdığı gibi kendini kurban ederek açan rahip Thomas böylece şeytanın yer yüzünde ki yansıması haline gelir. Liste de yer almasını sağlayan sahne ise aynı zaman da gore tarihinde ki en can alıcı sahnelerden biri olan possessed ettiği kadına tüm iç organlarını kusturarak öldürdüğü sahnedir.
Profundo Rosso (1975)
Dario Argento’nun filmlerinin ana temasını kadına şiddet oluşturur. İşte ustanın en unutulmaz filmlerinden biri olan Profundo Rosso/Deep Red’de ki bir kadın kurbanın yüzünün sıcak suya daldırıldığı ve yüzünün her defasında nasıl haşlandığının kameraya gösterildiği sahne akıllardan çıkacak gibi değil.
Don’t Go in the House (1980)
İşin aslı Ed Gein uyarlamalarının hepsinin bu listede gözü kapalı yer alabilecek olmasına rağmen, bence bu uyarlamalardan en farklısı Don’t Go in the House. Film, kavurduğu kadınlarla yanık kokusunu burnumuza getiriyor. 1996′da Tarantino efendinin film festivalinde de gösterime giren Don’t Go in the House, 80′de gördüğünden çok daha fazla ilgi görmüş. Evine yaptığı özel oda da masum kadınları vahşice kurban eden Donny, Ed Gein uyarlamaları arasında kesinlikle kaçırılmaması gereken bir film.
Freaks (1932)
Tod Browning ne çektiyse olay olmuş vakti zamanında. Döneminin ötesinde bir yönetmen olan Browing’ın Freaks filminde anlattığı sirk ucubeleri ve sefil hayatlarını gaddarlıkla ele alırken, sirkin güzellik ucubesi olan Cleopatra’ya saldırdıkları sahne sahsürlenerek kısalsa da olay gerçekten ürkütücü. İsa’nın son yemeğini andıran bir yemekten sonra gaddarca harcanan kadın belki de sinema tarihinde ki kadına şiddet mevzusunun en başarılı örneklerinden biri.
Gore Gore Girls (1972)
Herschell Gordon Lewis kadar filmlerinde kadın katleden sayılı adam vardır. Hele ki işi sayı bazına vurursak vakti zamanında feminsit kitleler tarafından cani ve kadın düşmanı olarak adlandırılmasıda cabası. 1972 yapımı Gore Gore Girls ise bu kadın cinayetlerini mizahi bir dilde ele alan en kanlı ve vahşet dolu filmlerden biri. Bu filmde çok fazla kadın kanı aksada benim en çok dikkatimi çeken et dövücüsüyle parçalanan göt ve meme ucunun kesildiği sahne..
Last House on the Left (1972)
The Last House.. serisinin en meşhuru olan on the Left (1972) Wes Craven dayının grindhouse bünyesine armağan ettiği muhteşem bir yapıt. Ağır istismar, şiddet ve aile bağlarının yanı sıra toplumdaki ayrılıkları en saf haliyle ele alıyor. Kurg (idollerimdendir) ve tayfasının masum hipi kızları öldürdükten sonra kızın ailesine musalat olmaları ve ailenin çivi çiviyi söker yaklaşımıyla şiddete karşılık şiddet göstermesi de filmin bir diğer güzel yanı.
New York Ripper (1982)
Lewis’den sonra gore konusunda ikinci bir isim varsa o da Lucio Fulci’dir. Gizem dolu slasher filmi New York Ripper, kadın katliamı dendiğinde ilk aklıma gelen filmlerden biri. Katilin çıkardığı ördek sesleri ve hunharca tarzı unutulmazlar arasına girmesi için yeterli. Bolca karın deştiği, boğaz parçaladığı sahne dışında vajina bıçaklaması da filme ayrı gaddarlık katmıştır. Zihnimin derinliklerinden silinmeyen sahnelerden biride arabalı vapurda işlediği cinayet.Burada deşmekle kalmayıp meme uclarını keserek mevzuya renk katıyor.Şişeyle vajinasını değiştiği kurbanının dışında.Olgun kadınla birlikte olduğu sahne de gerçekten çok iyi.
Peeping Tom (1960)
Röntgenci bir gencin hayatından dem vuran Peeping Tom (1960), 60′ların en iyi korku filmlerinden biri. Yer altı ortamlarında eli kamera tutan genç adamın çocukluğunda babasının zoruyla edindiği gözetleme tutkusu bir süreden sonra sadistçe bir saplantıya dönüşmüştür. Filme aldığı kadınları çekim esnasında öldüren genç adamın adeta snuff çalışmalar yapması bir yana, kendi içinde verdiği çelişkiler de filme ayrı bir hava katmakta.
Zombie 2 (1979)
Lucio Fulci’nin en meşhur filmlerinden biri olan Zombie 2 aynı zamanda en gaddar kadın katliamının yapılığı sahnelerden birine sahip. Her şeyiyle muhteşem olan Zombie 2, Dr. David Menard’ın karısının katledildiği sahne ile dünya gore tarihinin kanlı sayfalarına kazanmıştır. Olga Karlatos’un gözünün oyulduğu sahne kanımca kadınlara beyaz perde de uygulanan en sıra dışı şiddet sahnelerinden biri.
Psycho (1960)
Muhtemelen sinema tarihinin en önemli kadın katliamının yapıldığı Alfred Hitchcock imzalı Psycho her yönüyle hafızalara kazınmıştır. Fakat tabii ki en önemli sahne Janet Leigh’in hayat verdiği Marion Crane karakterinin Bates Motel’in izbe odalarından birinin banyosunda hunharca defalarca bıçaklanarak katledildiği sahnedir.
Haribo puanı:13/13
Yazının karakterine uygun bir bonus müziğini de beğeninize sunuyoruz…
Korkusitesi ve Extreme Haribo Culture için yazan Yasin ‘Devilboy’ Karakaya & Lord Magius
Lord Magius:xtrm4haribo@gmail.com
Devilboy:hecamehome@hotmail.com
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder