25 Haziran 2009 Perşembe

Wizard of Gore (1970)


Grindhouse filmleri yeraltı edebiyatı gibidir.Güzelliklerin,dillere destan olan aşkların,acıma güdülerinin ve mutlu aile tablolarının bahsi bile geçmeyen;buna keza bütün çirkinliklerin ve bir takım insanlar tarafından ''kötü'' diye tabir edilenin yuvasıdır.Hoş karşılanmaz asla t.v yayın akışlarında yer almaz ve kırmızı halılarda fink atanlar tarafından haz edilmez.


Filmler o kadar ucuza mal edilir ki belki de bir çoğunuzun cep harçlığına denktir.Wizard of gore'da böyle bir yapıt.H.Gordon Lewis tarafından yönetilen ve Allen Kahn tarafından senaryosu yazılan bu hayvani görsel şölen;kimilerinin idrak edemeyeceği seviyededir.Kazımaya ilham olmuş bu film daha sonradan ''gore'' üçlüsü olarak da video kasetleri ve dvdleri yayınlandı(Gore Gore Girls,Wizard of Gore ve DR.Gore).

Basit kurgusunun yanında hiç hafife alınamayacak kadar kanlı ve vahşet dolu öğe yer almakta.


Magnificent Montag adındaki manyak gösteriler yapan sihirbaz,Sherry Carson adındaki genç gazetecinin ilgisini çeker.Her gösterisini takibe koyulur.Gösterilerinde kullandığı genç kadınları zevkle kesip biçen Montag gösteri sonrası hiç bir şey yokmuş gibi davranması ve kullandığı insanlarda hiç bir çizik olmamasına rağmen,salondan ayrıldıktan sonra garip bir şekilde ölmesi polislerin de ilgisini çekmekteydi.Ölülerin kimliklerine ve bilgilerine ulaşılamaması da ayrı bir gizem konusu olmuştur.Karanlık güçlere sahip olan Montag ölü kadınları mezarlarından kaldırıp gösterilerinde onları kullanmakta ve işin aslı sadece gerçeklik ve göz yanılması arasında gidip gelmekteydi.


İlk kez H.Gordon Lewis ile tanışacaklar için kesinlikle doğru bir film;ancak korku sinemasına yeni adım atanların mana verebilecekleri bir yapıt değil.2007 yılında yeniden çekilen filmin yeni versiyonu oldukça tırt uzak durmanız tavsiyemdir.



Devamını okuyun...>>

Marduk Yeni Albüm


Yeryüzündeki en kafir grupların başını çeken MARDUK 11. albümünün adını "Wormwood" olarak açıkladı.

Albüm yapımcısı Magnus Devo Andersson kayıt mekanı ise Endarker Stüdyoları.Şimdiden sabırsızlanıyoruz ..

Devamını okuyun...>>

22 Haziran 2009 Pazartesi

Uyuyan




Haziran bir gece yarısı
Tenimde serin, gizemli ayışığı
Altın kıyıları
Nemli, baygın tütsüler yayan
Dingin zirvelere
Ezgiler eşliğinde akışan damlacıkları
Usulca evrensel vadiye kanatlanan
Ulaşılmaz, gizemli ayışığı...

Eğiliyor biberiyeler mezarına,
Zambaklar dalgalara
Çürüyor suskun yıkıntılar
Göğsüne sarıp gecenin sisini
Çekiliyor sonsuz uykuya
Lethe gibi, bak! Nehir, bile bile
Uyukluyor yatağında
Hiç uyanmayacakmış gibi
Irene'in yazgılarıyla yattığı yerde
Uyuyor tüm güzellikler!

Ah, görkemli prenses! Gerçek olabilir mi-
Bu pencere, kara geceye açılan?
Ürkünç kımıltılar perdelerde
Eğleniyor alaycı ruhlar ağaç tepesinde
Sesleniyor her aralıktan
Arsızca odanda dolaşan
Bedensiz ruhlar, büyücüler
Süslü kapağı altında gömütünün
Gizlenmiş uyuyan ruhun,
Uzayıp kısalıyor duvarlarda gölgeler
Beyaz hayaletler gibi uçuşan...

Ah, sevgili prensesim! Hiç mi korkmuyorsun?
Ne rüyalar görüyorsun?
Belli ki uzak denizlerden gelmişsin
Küçük bahçemizin sadık ağaçlarına
Ne tuhaf rengin... Giysilerin...
Saçlarının uzunluğu
Ve bu dayanılmaz sessizlik!

Prenses uyuyor! Ah, bırakın uyusun
Kutsal sığınağında Tanrı'nın, derin derin
Bir kez daha kutsal kılınsın bu oda
Bu yatak, melankolik, bir kez daha!
Yalvarırım Tanrım, gözleri açılmadan
Gömütüne hayaletler uğramadan
Uyusun prensesim!

Aşkım uyuyor! Ah, bırakın uyusun
İncitmesin solucanlar bedenini
Uyusun sonsuza dek
Yaşlı ormanın loş kuytularında
Açılsın yüksek kemerleri gömütünün
Dağıtarak karanlığı ansızın
Üzerinde işlemeli tabut örtüleri
Anımsatır atalarının cenazesini
Utkulu, sevinçli, huzur verici...

Küçük bir kızken
Taş atardı prenses
Ayrıksı bir gömüt kapısına
Bir yankı daha, her taşla
Ürkerdi düşüncesinden bile,
Günahkar çocuk, biçare!
Ölünün iniltisiydi, yükselen gömütten..


Devamını okuyun...>>

Friedrich Nietzsche:Böyle Buyurdu Zerdüşt



Otuz yaşındayken yurdunu ve yurdunun gölünü ardına bırakarak dağa çekildi Zerdüşt. Dağda on yıl zaman zarfında, bıkmadan, usanmadan hep ruhunu dinledi... Ve sonunda içinde, gönlünün derinliklerinde bir değişiklik duyumsadı. Günlerden bir gün tan kızıllığında kalktı ve güneşe bakarak ona şöyle seslendi: "Ey büyük yıldız, aydınlatacak bir şeyin kalmasaydı yazgın ne olurdu? On yıl var ki buraya, mağarama çıkıyorsun. Eğer, ben, kartalım ve yılanım olmasaydık, ışığından ve yolundan bezerdin. Fakat biz her sabah seni bekledik. Işığının fazlasını aldık ve bunun için seni kutsadık.

Bak! Ben, fazla bal toplamış arı gibi uzanacak ellere muhtacım. İnsanlar arasında, akıllılar deliliklerine; fakirler de zenginliklerine kavuştuğu o derin sevinci tekrar yaşatmak için armağanlarımı paylaştırmak istiyorum. Bunun için aşağılara inmeliyim. Nasıl ki sen, cömert yıldız, akşamları denizin arkasına iniyor ve arkadaki dünyaya ısılı götürüyorsan, ben de senin gibi, inmek istediğim insanların arasına girmek istiyorum.

Ey, en büyük mutluluğu bile kıskanmadan görebilen tok göz, beni kutsal.. Taşmak isteyen kadehi kutsa ki içinden su, altın gibi aksın ve mutluluğun parıltılarını her tarafa saçsın.

"Bak, bu kadeh yine boşalmak, Zerdüşt yine insan olmak istiyor." Zerdüşt'ün on yıl sonra insanların arasına karışma isteği ve dağdan inişi böyle başladı.



Devamını okuyun...>>

21 Haziran 2009 Pazar

Igor Cavalera






Devamını okuyun...>>

Dim Mak - Ölüm Vuruşu






Devamını okuyun...>>

RTL - WETTER

Havalı sunucu 300 - 500


Devamını okuyun...>>

20 Haziran 2009 Cumartesi

Transformers 2 Revenge Of The Fallen




Devamını okuyun...>>

Efsane davulcu: Pete Sandoval







Devamını okuyun...>>

Asphyx - Death... The Brutal Way

Ortamlarda "Asphyx Allahtır" ! ya da " onlar farkında değil ama aslında neoclassical techniqual death metal icra ediyorlar, .. " diye gezen yüceler yücesi bilge metalciler varken bu albümü yazmak hatta ve hatta kritiklemek bize mi düşer ? sorularına rağmen ortamı da boş bulup kaypaklık edip yazmaya karar verdik..
Death metal ilahları her ne kadar karı gibi cenemiz olduğunu ifade etse de bizim de kendimize göre atarlarımız var, diyoruz üstelik.




Grubu takip edenler gene bu albümle beraber, solist olacak iblis Martin Van Drunen ve askerlerinin yaslarına ve de fevriliklerine şahit olacak.
Seneler sonra bu müziğin köklerine barutu karıştırmış, top güllelerini acımasızca tepemize sallamış adamlar gene siperlerin acımasız yüzünü bize tam da o bildiğimiz ASPHYX tadı ile gösterebilmişler herşeyden evvel.
Tek fark, albümdeki genel sound ve kayıt, eskilere göre çok daha güçlü daha profesyonelce ve adamlar sanırım artık daha da karamsar, kötümser ve de tehditkar ..

Grubun karamsar elemanları,

Martin Van Drunen - Vokal
Wannes Gubbels - bass gitar
Bob Bagchus - davul
Paul Baayens - gitar



İsvec denen memlekette Sonic Assault adlı stüdyo da Frank Klein Douwel kişisi tarafından kaydedilen ve Century Media etiketi ile raflarda bulabileceğiniz albümdeki şarkılar ,

1.Scorbutics
2.The Herald
3.Bloodswamp
4.Death The Brutal Way
5.Asphyx II (They Died As They Marched)
6.Eisenbahnmörser
7.Black Hole Storm
8.Riflegun Redeemer
9.Cape Horn
10.The Saw, The Torture, The Pain

Scorbutics, o en eski "The Rack" zamanından donmuş ve acımasız bir formla günümüze gelmiş ve arşivlerimize girmiş bir şarkı kanımca.
Sene 2009 ortası ve adamlar hala o kudreti o gücü veriyor kolpaların beynine beynine.
Martin acık gri saclarıyla tüm kötümserliğini kusmuş buna pek vokalist performansı gözüyle bakmıyoruz biz genelde.
Gitarlar ise resmen elden idareli testere gibi.
Zannımca çıkacakları albümle aynı ya da benzer isimdeki turnenin de açılışındaki katliam şarkısı da bu olur;)



"The Herald" bir evvelki şarkının sonlarındaki gazı 3 hatta 4 e katlayan bir şarkı.
Martin aleni tehdit ediyor parmak sallıyor diğer elemanlar ise tamamen eski toprak atmosfere odaklanmış ortaya da böyle lezzetli bişey cıkmış.
Olsa da izlesek ..

Dinlerken hakatten leşş gibi bataklık kana saplanmış hareket edemez hissederseniz şaşırmayın sebebi BLOODSWAMP adlı şarkıdır.
Adamlar kazımıyor hiç öyle hızlı da çalmıyor bu şarkıda, benzerlerine göre.
Ama ortalık yerde "benim" diye gezen deyme heriften daha saldırgan ve de kızgın bir şarkı bu açıkcası.
Böylesine saygımız elbette sonsuz.

Evet, albümde boş şarkı yok, tüm çalışmaya adını veren "Death... The Brutal Way" adamların bırak yaşlanmayı enerjilerini bu geçen albümsüz sürede katladıklarına delalet.
Canlı performansda fena kanırtır bu şarkı aynı zamanda cıkacak kasırgaya da adını verir öyle bir hayvanlık söz konusu. İnsan olduğundan utananlar olacak bu şarkıyı dinlediğinde.

"Asphyx II", deyme insana üstünü başını parçalattıracak kadar pislik leşş ötesi ve ağar bunalım bir şarkı.
Evet, grubun böyle karanlık ve diş gıcırdatan bir yönü hep vardı da bu artık heriflerin ruhen de dibe vurduklarına işaret bence.
Martin dayı kimi yerlerde gırtlağını parçalamış ama gitaristlere mana veremedim
" ne yapmış lan o öyle jınnjınnjınnn jın :-) "

"Eisenbahnmörser", tadını alabilene oleeyy çektirir öyle bir enfes çalışma.
Hayır adamların müzik anlayışı sabit ondan süphemiz bile yok ama nasıl böyle istikrar ve de tarz sahibi olabilmişler, sırf bu yüzden bile grubun fanı olmaktan gurur duyuyorum.
Aralara serpiştirilmiş Alman thrash metal tadı riffler de işin cabası.
Çok klas adamlar bunlar çook.

Piyano kendi doğal soundu ile de iç kapayan bir alet zaten bu bir de ASPHYX in eline geçerse tam da "Black Hole Storm" introsu gibi bişey çıkar ortaya.
Akabinde giren cenaze merasiminde calınası gitarlar gene diş kenetliyor ama iyiki de herifler o atmosferi fazla uzatmamış direk bildiğimiz gaz ortamlara gecirmişler hayranlarını. Güzel tonlanmış davula hızar ve klas basslar eşlik ederse mariachi de daha bir lezzetli geliyor insanlıktan cıkmış bizlere, nacizane tavsiyedir.

"Riflegun Redeemer" pusuya düşmüş askerin ruh halini yansıtır kimilerine. Ama şüphesiz insanoğlunun her daim yaptığı halde duymayı konuşmayı hazmedemediği konuları kamçı ile onların yüzlerine vuran eşi benzeri zor bulunur death metal neferleri bu konuyu da es gecmemiş. Bunalım ötesi bişey özellikle şarkının ortaları sac baş yoldurtur insana.

"Cape Horn" adlı çalışma da favorilerim arasında.
Üstüste bikac kere dinlediğim vakit cok ekşitiyorum yüzümü. Bu senenin uzak ara en iyi bikac albümünden birisi olmaya daha şimdiden aday albümün en leş en pislik een karanlık ama bir o kadar da sürükleyici şarkılarından birine sahip oluyoruz babalar sayesinde.

Albümü dinleyip de henüz işe uyanamamışlar için özet mahiyetinde enstrümantal bir şarkıdır zannımca "The Saw, The Torture, The Pain" adlı çalışma.
Belki de tüm ASPHYX diskografisindeki zifiri karanlık işlerden birisi, şarkıdaki yavaşlık ise asla akıcılığa neden olmuyor, en azından bizim gibi şerbetli fanları için.

Meraklılar için grubun MySpace sayfası
http://www.myspace.com/officialasphyx

Resmi web sitesi ise,
http://www.asphyx.nl/

Devamını okuyun...>>

16 Haziran 2009 Salı

Carlsberg & Mentos



İşte pop-artçı gencin hazin sonu.

Calsberg gibi bir birayı mundar eden genç adam mundar oldu.

Siz siz olun sakIn ama sakIn böle bir denemeyin.



Devamını okuyun...>>

14 Haziran 2009 Pazar

Terminator - Salvation





Devamını okuyun...>>

Hitler Lost a Kitler




Devamını okuyun...>>

11 Haziran 2009 Perşembe

Suffocation - Blood Oath (2009)

Death metalin buz savaşcıları seneler sonra bile formlarından bişey kaybetmediklerini gene aynen o sabit aksak kendilerine özgü riffleriyle ortamı hala gerebildiklerini kolpa ve özenti takozların yüzüne vurmuşcasına BLOOD OATH ile göstermişler.
Bir süredir grubun Myspace veya envayi çeşit yerde çalınan bu albümden kimi şarkılara göz bile atmayıp sabırla albümün tamamını beklemeye deymiş herşeyden evvel.
Gene şıkır şıkır temiz bir sound var gene iyi bir kayıt örneği vermişler.
Bunun haricinde genele bakınca insanı şaşırtan, hayrete düşüren hiç birşey mevcut değil albümde senelerdir bildiğimiz Suffo işte.


Grubun ideal kadrosu,

Frank Mullen - Vokal
Terrance Hobbs - Gitar
Guy Marchais - Gitar
Derek Boyer - Bass gitar
Mike Smith - Davul


Nuclear Blast etiketli albümdeki şarkılar ise,

1.Blood Oath
2.Dismal Dream
3.Pray for Forgivness
4.Images of Purgatory
5.Cataclysmic Purification
6.Mental Hemorrhage
7.Come Hell or High Priest
8.Undeserving
9.Provoking the Disturbed
10.Marital Decimation

Albümün açılışındaki ilk 2 şarkı geneli ile ilgili tamamıyla bir ipucu, bunları dinlemek bile kayda değer bir fikir sahibi eder dinleyiciyi kanımca.
Akılda pek kalmayan ancak 100lerce kere dinleyince cıtırdan mırıldanılabilecek işler bunlar aynen Pierced from Within ya da Souls to Deny albümlerinde olduğu gibi.

Pray for Forgivness davulcu zenci irisi abinin kısa ama şık bir atraksiyonu ile start alıyor akabinde giren gitar ve vokal performansı ise yılların eskitemediği grubun fanı olmak icin bir gecerli sebep olabilir ancak.
Özellikle canlı performans ortamlarında cok can yakar bu;-)

Sene 2009 ancak Suffo gene de Come Hell Or High Priest gibi bir şarkı yapabilmiş.
Haziran ayında bile insanı şöyle bir ürperten bi o kadar da karanlık böylesine bir şarkı yapabilmek ancak böyle tecrübeli abilerimize mahsus demekki.. Özellikle elektronik alet tamircisi tipli sacı başı seneler evvel dökmüş Müllen herifinin ortaya koyduğu performans hakatten başarılı. Albümün pırlanta işlerinden birisidir bu parça nazarımda.

Undeserving, senelerdir bildiğimiz aksak tıksak, nerede girip nerede nihayete ereceği önceden hic kestirelemeyen rifflerin kaosudur bunu da anca Suffo fanları cakozlar.
Adamlar bazı seyleri yapmamaya and icmişler dinleyiciye asla aman vermeyelim hic kaptırmasın kendini sürekli dikkatini parcaya odaklasın, gibi bir mantığı olmalı bunun.
Ancak bunu böylesine bir ahenkle ve gene death metal sınırlarında tutmak da Suffo nun güzelliği.

Grubun MySpace adresi,
www.myspace.com/suffocation



Devamını okuyun...>>
Related Posts with Thumbnails